İlk başlarda bazıları onun ağır işittiğini sanıp söylediklerini daha yüksek sesle tekrar ediyorlardı. Fakat mesele bu değildi, iç uykusundan uyanması her seferinde zaman alıyor, sonra da konuşmanın orta yerinde tuhaf yitikliğine geri dönüyordu.
İçinde bir yer kilitliydi, oraya ulaşılamıyordu, girişte duvar örüülmüştü. Onlarla aynı sofrada yemek yemeye devam ediyor, misafir geldiğinde ağzını açmadan ve kendi içine gömülmüş vaziyette bir süre yanlarında oturuyordu.
Birdenbire, çoktan öldüğü ya da içinde bir çeyin öldüğü hissine kapıldı, kanı dehşet verici bir sessizlikle donup kalmıştı. Altında bir ceset kadar soğuk gövdesi yatıyor ve kendisi ona sıcak elle dokunmaya korkuyordu.
"Hiç kimsem yok", diye düşündü öfkeyle,"köpek gibi gebereceğim." Çünki neremin ağrıdığını biliyorum, safrakesesi değil bu... Bu, içimde büyüyen ölüm... Biliyorum, bitik bir adamım ben ve hiçbir profesörün, hiçbir tedavinin bana faydası olmaz...İnsan altmış beş yaşında artık iyileşemez...İçimi oyanın, deşenin ne olduğunu biliyorum, ölüm bu ve ömrümün kalan birkaç yılında artık yaşamayacağım , sadece öleceğim, sadece öleceğim... Ama zaten ben ne zaman, ne zaman yaşadım?.. Ne zaman sadece kendim için, sadece kendim için yaşadım?..