İkinci Dünya Savaşı arifesinde Paris’te bir bardayız. “Katil” lakaplı bir adamın itiraflarıyla şekillenen ve uluslararası bir hâl alan tuhaf bir cinai hikayenin peşine düşüyoruz. Oldukça canlı detaylarıyla, insana dair pek çok duyguyu detaylıca işleyen güzel bir roman.
Bir şehre gitmiş ve konakladığınız binanın karşısında bulunan restorana giren çıkanlar sürekli gözünüze çarpıyorsa, belli bir süre sonra hem bina hem de oradakiler tanıdık gelebiliyor. Bir de o mekanın siz de daimi müşterisi olduğunuzda bu aşinalıklar daha da artıyor. Hikayemiz de burada başlıyor. O Rus restoranında bulunanlardan biri her daim
Kitaba bayıldım. Ba yıl dım. Eğer Zweig seviyorsanız bu kitabı da kesinlikle seveceksiniz demektir. Tam Zweig tarzı bir kitap. Ara ara sıkıldığım “of nolur ne olacaksa olsun sıkılmaya başladım” dediğim yerler oldu. Ara ara da “Of nolur ne olacaksa olsun meraktan çatlayacağım” dediğim yerler oldu.
Kitap zaten çok kısa olduğu için kısa sürede okunabilecek bir kitap ayrıca çok hızlı ilerliyor buda daha keyifli ve akıcı bir okuma yapmanızı sağlıyor.
Eğer bu kitabı alıp almama konusunda kararsızsanız bence düşünmeyin, alın ve okuyun derim.
Hepinize iyi okumalar dilerim.
Bu arada unutmadan bu kitabın ayrıntılı bir incelemesini ve yorumunu bloğumda paylaşmayı düşünüyorum. Buraya link ekleyeyim siz bloğuma bir göz atın yine de; demetkarahan.com
Yazarın diline alıştıktan sonra çok beğeneceğinize emin olduğum bir kitap. Gerçekle düşün iç içe geçtiği, Zweig'i anımsatan tarzıyla iyi bir roman.
Gizem üzerine kurulu romanları seviyorsanız mutlaka okumalısınız. 156 sayfanın içinde kaybolup gideceksiniz.
Okuması keyifli, uzun olmayan bir kitap.
Golubçik adlı karakterimizin itirafı konu edinilmiş, güçlü psikolojik betimlemeler bulunmakta eserde.
Joseph Roth'un okuduğum ilk kitabı oldu ve bu yazarın başka kitaplarını da okumayı düşünüyorum.