Benim için yeni yılın ilk kitabı olan ‘Bir Kayıp Daha’ ile geldim. Daha önce iki kitabını okuduğum yazarın tarzını seviyorum, bu kitabın da ters köşeleri ve merak ettiren bir kurgusu vardı Konudan biraz bahsedeyim:
Baş müfettiş Julia, Olivia adında genç bir kadının kayıp olduğu davayı alır. Ekibiyle genç kadının hayatını araştırmaya başladıkları soruşturmanın daha başındayken kar maskeli bir adam Julia’nın arabasına biner, ondan delillerde oynama yapmasını ve verdiği ismi suçlamasını ister, ancak elinde silahı ya da bıçağı yoktur. Çok daha tehlikeli bir şey vardır: Julia’ya ait bir sır. Yıllardır temiz, adil ve dürüst bir polis olmuş olan Julia, ya bu şantaja boyun eğecek ya da kendisiyle birlikte başka hayatların da daha kararmasına sebep olacaktır.
Yazarın kalemine ve olayları kafa karıştırıcı bir şekilde aktarmasına alışkın olduğum için bunu bekliyordum, başlarda üç farklı kişinin gözünden yazılan bölümlerde neler olduğunu anlayana kadar biraz kafam karıştı. Sonra üç karakterden ikisinin kimlikleri ortaya çıktıkça, kayıp kadınlar arttıkça merakım iyice arttı. Julia’nın başına ne gelecek, nasıl bu işten kurtulacak diye okurken sonlara geldiğimi fark ettim. Birkaç tane orta bölümlerde, bir tane de sonda olmak üzere yazar ters köşelerle bizi sıklıkla şaşırtmayı amaçlamıştı, ben de çoğunda şaşırdım. Bir anne olarak Julia’yı anladım, hatta başına gelenlerde rolü olanları bile anladım. Sanırım konu ebeveynlik ve çocuklar olunca anne babaların yapamayacağı şey yok Şimdiki zamanda ilerleyen hikaye başta beni zorlasa da alışınca aktı gitti