Ömer Faruk Dönmez'in kalemini tanıdığım ve iyi ki de tanımışım dedirten okuduğum ilk kitabı. On beş hikayeden oluşan kitap daha çok güldürüp düşündüren, eleştirel ve dili keskin bir üslupla dikkat çekiyor. Kitapta yer alan bu hikayeler, özellikle ilk üçü, toplumumuzun yozlaştığı önemli hususlara, yitirdiğimiz değerlere, dinimiz ve kültürümüzle bağdaşmayan dünyevi değerleri nasıl benimsediğimize, toplumsal ve ahlaki çöküşlerimize, emperyalist sistemin içinde kimliğimizden nasıl uzaklaştığımıza özgün bir eleştirel üslupla değinmiş.
Yazar kendine has bir kurgulama ve üslupla kitabı okura fazlasıyla sevdiriyor. Özellikle ikinci hikayede ölümü siyah takım elbiseli bir adam şeklinde kurgulayıp anlatması, her ne kadar bazı okurları Azrail ile dalga geçilmiş diye düşündürse de , böyle bir kurgu gayet özgün ve ilgi çekici olmuş. Dahası ölümü insan suretinde anlatması, ölümün ne kadar göz önünde ama insanların görmek istemediği bir gerçek olduğunu düşündürüyor.
Yazarın kullandığı dil görünüşte basit cümleler gibi görünen fakat bu görüntünün arkasında kelime ustalığı gerektiren bir yapıya sahip. Bir sürü basit cümleyi ustaca sıralaması, sıralarken de şaşırtan, güzel ve mizahi eleştirel telmihler yapması yazarı fazlasıyla kendine özgün yapıyor.