Demir Özlü, vıcık vıcık bir burjuva/küçük burjuva hikâyesi anlatmış kitapta. Yozlaşmışlıklar, bunalımlar, uç derecede dejenere olmuş insan ilişkileri...
Demir Özlü (ve elbette kardeşi hanımefendi) mensubu olduğu toplumsal sınıfın içinden seslenmiş çoğunlukla okura. Benzer temaları, duyguları Özlü'nün diğer kitaplarında da görmek mümkün. Ben yine de Demir Özlü'yü (kardeşinden de fazla olarak) başarılı bir yazar addediyorum. O çürümüşlüğü, sathiliği bütün çirkinliğine rağmen olanca çıplaklığıyla anlatıyor.
Kitapta toplumsal meselelere, yakın tarihe dair olaylara da değiniliyor. 60 Darbesi, Talat Aydemir'in idamı, İşçi Partisi'nin mecliste olduğu dönem, siyasi sorgulamalar, askerlik... Değiniliyor değinilmesine lakin yine burjuva/küçük burjuva çerçevesinde. Ne ederse etsin toplumundan uzak, onu asla anlayamayan, kendi boğuntuları içinde kaybolup giden bir bakış açısıyla, sosyalizm söylevleri tuttururken...
Jean Paul Sartre da meşhur Özgürlük Yolları üçlemesinde benzer şeylere değiniyor. Lakin Sartre'ın anlattıkları altyapı bakımından çok daha derin. Sartre'ın Mathieu'sü ile Özlü'nün Selim'ini karşılaştırıyorum, belki ilk bakışta biçimsel benzerlikler görüyorum ancak Özlü'nün anlatımı maalesef ki çok daha yüzeysel kalıyor.
Tavsiye edilir mi? Eh, edebiyata gönül veren kişi, bir yerde Demir Özlü okumalı. Okumalı ve geçmeli.