Öne Çıkan Bir Metropol Hikayesi - Burçin Bircan Gönderileri
Öne Çıkan Bir Metropol Hikayesi - Burçin Bircan kitaplarını, öne çıkan Bir Metropol Hikayesi - Burçin Bircan sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Bir Metropol Hikayesi - Burçin Bircan yazarlarını, öne çıkan Bir Metropol Hikayesi - Burçin Bircan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Acı bir hayat hikayesi. Burçin'in kendi kadar güzel olmayan kaderi. Daha yirmilerinde, genç ve hayat doluyken solmuş bir çiçek gibi. Tarihleriyle, tüm başından geçen leş olayları, uyuşturucunun ne kadar korkunç bir şey olduğunu kendi günlüğünden okuyup felakete gidişini adım adım görüyorsunuz. Hiçbir genç kızın yaşamamasını dilerim bu felaketleri. Yazık olmuş güzelliğine, hayallerine. Bir hayatın yok yere harcanmasının kitabı bu. Aynı gün başlayıp bitireceğiniz kadar dolu ve yoğun akıyor. Neden böyle oldu ki, niye be yavrum! diyorsunuz. Üzücü, ürkütücü gerçekle yüzyüze gelirken evladınız, öğrencileriniz ya da tanıdığınız gençler geliyor aklınıza. Okuyun, başka Burçin'leri kurtarmak için okuyun.
Spotlar altında parlayan bir yıldız olmanın hayallerini kuran Burçin, aslında amacına çok yaklaşmıştı. Ama düştüğü uyuşturucu batağı onu pırıltılı dünyaların basamakları yerine, bir çöp gibi bırakıldığı Kozlu Mezarlığı'na götürdü.
Ölümü ve bulunduğu yer beni çok etkilemişti. Bu kitabı bir uyuşturucu hakkında yazılan kitaptan görüp almak istemiştim. Uzun zaman stok bekledikten sonra kavuşmuştum kendisine. Ne yazık ki kitapta kızın hayatı fazla derin incelenmemiş de öylesine yazdık iste diyip bırakılmış gibiydi. Duygular derin değildi. Tabiki gerçekler ağır ama okurken o derinliği aradım.
Bu trajik yaşam öyküsünü hatırlamak, biraz sonbahar bir parçada kış. Tıpkı Burçin kızın ölümü gibi.. Her genç kızın ve her gencin okuması gereken bir kitap, bilmesi gereken bir hayat hikâyesi..
Ne kadar güçlü olmaya çalışırsa çalışsın, attığı tüm adımlarda büyük hayal kırıklığına uğruyordu. Birinin omzuna yaslanıp ağlamayı çok kadınsı bulduğu için içindekileri hep saklıyordu. Güçlü kadın oyununu oynuyordu. Aslında birisinin omzuna yaslanıp ağlamayı çok istiyordu ama gururu yüzünden yapamıyordu. Çünkü çevresindeki insanların onu kullanmaya başladığını anlamıştı. Her gece annesini ve babasını özlüyordu. Bir tek onların omuzunda ağlayabilirdi.
insanlar onu sırtından bıçaklamış ve sadece cinsel bir obje olarak görmüşlerdi. Yalnızlığını, yıllarca yanından ayırmadığı oyuncak küçük bebeğiyle paylaşı yordu sadece. Ama İstanbul'da o da onu yalnız bırakmış, terk etmişti.