Akıp giden bir hikaye. Ferzan Özpetek'in filmlerinde de olduğu gibi bu kitapta da İstanbul'a büyük bir yer ayırmış.
Küsmek, yaşam-ölüm, kardeşlik... Bu kitap bu üçlünün çevresinde dönüyor olsa da uzun süredir bildiğim (ya da anladığım) bir şey var ki Ferzan Özpetek için hayat ve kardeşlik çok ayrı bir yerde.
Kitabın başrolü Elsa ve Adele -iki kız kardeş - ki ayrılmamak için birbirine söz veren iki kız kardeşin - bu noktaya gelebileceği nasıl düşünülebilirdi? Hayatın sürprizler getirdiği aşikardı ama bu kadarı fazla.
Karakterlerin betimlemeleri, o evin her dekorunun, duvarının anlatışı, oturduğum sahili İtalya yaptı. Kitabın akıcılığından bahsetmiştim ya bitirmeden şunu da söylemek isterim: Elsa'nın her satırında o çaresizliği ama yine de umutlu kalışını ve Adele'in kardeş sevgisinin yanında o ketumluğunu her sayfada hissettim.