"Yarın tüm gün izin istersin sen şimdi, değil mi?" diye
sordu Scrooge.
"Sizin için de uygunsa efendim."
"Uygun muygun değil," dedi Scrooge. "Adil de değil.
Ücretinden bir yarım kron kessem haksızlık sayarsın, değil
mi?"
Katip belli belirsiz gülümsedi.
"Ama çalışmadığın halde para verdiğimde bana haksızlık olduğunu düşünmüyorsun."
Katip bunun yılda sadece bir defa olduğunu söyledi.
"Her aralık ayının yirmi beşinde yankesicilik yapmanın
bahanesi hazır!!" dedi Scrooge paltosunun düğmelerini çenesine kadar iliklerken. "Ama sana tüm gün izin vermek
zorundayım sanırım. Bu yüzden ertesi sabah daha da erken
işbaşı yapacaksın."
Katip erkenden geleceğine söz verdi,
"Ne olmuş yani?" diye cevap verdi adam. "Daha zeki
ve deneyimli olmuşsam ne yapabilirim? Sana karşı değişmedim ya."
Kız kafasını salladı.
"Değiştim mi?"
"Bizim sözümüz eski bir söz. İkimiz de fakirken ve bundan gocunrnazken verdik bu sözü, çalışarak çabalayarak
iyileştirecektik halimizi. Ama sen değiştin. Bu sözü verdiğimizde farklı bir adamdın."
"Küçük bir oğlandım," dedi adam sabırsızca.
"Kendin de biliyorsun ki eskiden olduğun insan değilsin,"
diye karşılık verdi kız. "Ben değişmedim. Kalplerimiz birken
mutluyduk, şimdi iki farklı insanken mutsuzuz. Bunu ne sıklıkla, nasıl ciddiyetle düşündüğümü söylemesem de olur. Düşünmüş olmam yeter, bu yüzden seni azat ediyorum."
"Azat edilmeyi istedim mi hiç?"
"Kelimelerinle hayır, asla."
"Neyle peki?"
"Farklı bir kişilikle, değişik bir ruhla, farklı yaşam tarzınla, başka bir umudun peşinde oluşunla. Sana olan sevgimi
tartıp ona değer ya da paha biçen her şeyle. Yaşadıklarımız
olmasa," dedi kız yumuşak ama kendinden emin bir tavırla,
"peşime düşer, kalbimi kazanmaya çalışır mıydın yine de?
Hiç sanmıyorum."
Dünyadan çok korkuyorsun," dedi kız hafifçe. "
"Diğer
tüm umutların, dünyanın fakirlere reva gördüğü ayıplamadan kaçabilme umuduna yenildi. En büyük tutkun olan kazanç seni tamamen avucuna alana kadar daha asil emellerinin birer birer yok olduğunu gördüm. Haksız mıyım?"
"İnsanın kendi işini bilmesi, başkalarının işlerine karışmaması yeter de artar bile. Benim işim beni sürekli meşgul
ediyor zaten. Size iyi akşamlar beyler!"
"Senin de görebildiğin bir şekle nasıl büründüm hiç bilmem. Pek çok gün yanında görürımeden oturmuşluğum var
oysa."
***
"Benim kefaretirnin hafif bir yanı yok," diye devam etti
hayalet.
"Bu gece buraya gelmemin amacı seni uyarmak, benim kaderimden kaçmak için bir umudun olduğunu, hala
şansın olduğunu söylemek. Bu şans ve umudu sana ben vereceğim Ebenezer."
***
İs-istemem öyleyse," dedi Scrooge.
"Onlar sana görünmezse benim izlemek zorunda olduğum yoldan kurtulamazsın. Yarın çanlar biri çalarken ilkini
göreceksin."
...
onlardan biri olabilmek için dünyaları verirdim! ama onlar gibi hoyratlık yapamazdım ben! o cânım örgüleri çekeleyip minnacık ayakkabıları çıkarmaktansa elimi keserdim. gene de, ne yalan söyleyeyim, öyle isterdim ki o dudaklara dokunabilmeyi, o uzun kirpikli gözleriyle gözlerime bakar mı diye bir soru sormayı, o çözülmüş, dalga dalga saçlarından bir perçemi paha biçilmez bir andaç olarak saklamayı. kısacası, açıkça söylüyorum ki onun karşısında hem bir çocuk kadar korkusuz hem de bütün bunların değerini bilecek kadar yetişkin bir erkek olabilmeyi yürekten dilerdim...
Mutlu Noellermiş! Noelleri batsın! Cebinde paran olmadığı halde sana fatura ödeten bir gün olmasının dışında nedir ki Noel senin için? Kendini bir yıl daha yaşlanmış bulup da hayatını bir saat bile zenginleştiremediğin; hesap defterlerini dengelemeye çalışırken, giderlerin her geçen ay arttığı gerçeğiyle yüzleştiğin bir zaman olmanın dışında?
Sayfa 19 - Bordo Siyah Yayınları- Aralık, 2012- Çev: Meral CamcıKitabı okudu
"Sen dünyadan çok korkuyorsun," dedi. "Tüm umutların, hayatın acılarının dışında olma umuduyla birleşti. Senin tüm soylu amaçlarının birbiri ardına yıkılışını izledim. Başlıca amacın haline gelen kazanma hırsı hepsini yıktı geçti, seni yuttu."
Sayfa 51 - Bordo Siyah Yayınları- Aralık, 2012- Çev: Meral CamcıKitabı okudu
Yüzü sonraki yılların getireceği sertliğe ve
kırışıklıklara henüz sahip değildi ama tamahkarlık izleri taşımaya başlamıştı. İçine kök salmaya başlamış tutkuyu belli
eden, filizlenen ağacın gölgesinin nereye düşeceğini gösteren
hırslı, hevesli, huzursuz bir bakış yerleşmişti gözlerine.
Üzüntü ve hastalığın bulaşıcı olması adil ve yerinde, hatta yansız bir hak paylaşımı oluşturur, ama dünyada, kahkaha ve keyif kadar karşı konulamaz derecede bulaşıcı etki yapan hiçbir şey yoktur.