Bir Papazın Osmanlı Günlüğü

John Covel

En Eski Bir Papazın Osmanlı Günlüğü Sözleri ve Alıntıları

En Eski Bir Papazın Osmanlı Günlüğü sözleri ve alıntılarını, en eski Bir Papazın Osmanlı Günlüğü kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Osmanlı zamanında halka açık bir törende kalabalık nasıl idare edilirdi
...insanları tören yerine fazla yaklaştırmamak için halka açık toplantılarda tulumcu denilen adamlar görevlendiriliyordu;ellerinde yağ ve zift sürülmüş tulumlar taşıyan bu görevlilerin giydikleri deri ceketlerde aynı şekilde yağlanırdı.Şık giyinmiş ve güzel ceketlerinin kirlenmemesine dikkat eden Türkler,gerektiğinde tulumlarıyla kendilerine vurabilecek ve kemiklerini kırmasa da,üstlerini başlarını kirletecek olan bu adamlardan şeytandan kaçar gibi kaçarlardı;onların başlarında yan tarafında ziller olan şapkalar vardı.
Sayfa 127Kitabı okudu
3 Mayıs 1675
Ponte grande'ye Türkler Büyükçekmece derler (veya hem köprü hem de daha Küçükçekmece'deki köprüler daha önce tahtadan yapıldıklarından, çekmece kelimesini tahta köprü anlamında kullanarak) Rumca'da büyük şehir kelimesini kullanırlar. Buranın sakinlerinin çoğunluğu Türk olup bir kısmı da Rumlarla karışmış Musevi ve Ermenilerdir.
Sayfa 110 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1675
Türkiye'deki binalar için size onların genellikle kasvetli ve hantal, değersiz ve bakımsız olduklarını ve sadece cami, saray ve kamu binalarını beğendiğimi söyleyebilirim. Devrin bazı büyük adamları (şimdi İstanbul'da olan vezir dahil) kendileri için büyük binalar yapmaya teşebbüs etmişlerse de bu onların sonunu getirmiştir; bu kadar güçlendiklerinden dolayı şüpheyi üstlerine çektiklerinden, Büyük Efendi onlann başlarını keserek mallarına el koyar.
Sayfa 111 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Kumburgaz, 1675
Daha önce orada küçük bir kale veya hisar varmış, fakat bütün büyük taşlar sökülerek İstanbul'a taşınmış.Valide Camii ve Valide Han'ın bir kısmı bu taşlarla yapılmış. Size ilk ve son defa olarak şunu söyleyeceğim, Türkler şehirdeki evlerini inşa edebilmek için ne kadar iyi taş varsa söküp almışlar, özellikle Trakya'da veya deniz taşımacılığının kolay olduğu Propontis kıyılarında eski kitabe veya anıt adına pek bir şey kalmamış.
Sayfa 111 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Babaköy, 1675
Kasabaya bu isim onu Hristiyanların elinden almış olan yaşlı bir adamdan dolayı verilmişti, baba halk söyleminde hem babaya hem de yaşlı insanlara verilen isimdir. İhtiyar, Rumlardan tek kalan yapı olan Aziz Nicholas kilisesinde gömülüdür. O yöre halkı tarafından bir aziz olarak kabul edilir ve burası bir dua yeri olmuştur. Mezarı görmeye gittiğimizde orasının bakımıyla ilgilenen ve gelenlere mezarı gösteren kadına, üç tane mum getirmiş olan yaşlı bir Türk adama rastladık. Bize sıkıntılı bir anında, adadığı adağı yerine getirmek için geldiğini söyledi. Yaşlı kadın: "Evet, evlatlarım, tehlikede olunca bu mübarek adama dua edin, o hiç kuşkusuz size yardım edecektir" deyince, ihtiyar Türk "O, aman hemşire! Günaha giriyorsun, o da bizim gibi ölümlü ve günahkâr bir insandı" dedi. Yaşlı kadın: "Onu biliyorum, her şeyi Allah yapar, o hiçbir şey yapmaz; fakat onun hatırı için Allah er veya geç bizi duyar” ve Türklerin ilahiyat tartışması sona erdi. Bu kilise sağlam duruyordu. Yukarıda söylediğim ve eminim başkalarının da düşündüğü gibi küçük fakat çok hoştu, hemen hemen Ayasofya ile aynı formda olup tepesinde büyük bir kubbe vardı ve yan duvarları meyilliydi.
Sayfa 117 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Edirne, 1675
Arazi (anlatıldığı gibi) yol boyunca düz olup ufak tepeler ve meyve bahçeleriyle kaplıdır, toprak genellikle iyi olmasına rağmen çok ihmal edilmiştir; yolda gördüğüm köylerden bahsettimse de sizi Trakya'nın bu bölgesinin (bütünü ele alınırsa) çok az bir şekilde iskan edilmiş ve işlenmiş olduğuna temin edebilirim. Köy ve kasabalarda ziraat yapıldığını gördükse de diğer yerlerde toprağın üçte ikisinin işlenmediğinden, ne sürülüp, ne de bağ ekildiğinden, koyun, keçi hiçbir şey beslenmediğinden eminim. Birçok zaman millerce yol aldığımız halde ne buğday tarlası, ne otlak ne de koyun veya sığır sürüsü gördük.
Sayfa 119 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Reklam