Kitabın içerisinde 2 ayrı hikaye var. Birincisi kitabın adını da alan Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma:
Bu hikayede Paris'te bir kafede oturup izlediği bir adamın, yankesici olduğunu farkettiği diğer adamın peşine düşmesini okuyoruz. Betimlemeler ve duygu akratırımı çok güçlüydü sanki o yankesiciyi siz izliyormuşsunuz gibi geliyor.
Alıntı: "Çıplakken, üşürken, uyurken, yorgunken, acı çekerken, kısacası fani yaşamın tüm ortak biçimlerinde insanlar arasındaki adil ya da adaletsiz, saygıdeğer ya da suçlu gibi yapay sınıflandırmalar ortadan kalkar; geride senin,benim gibi acıkan,susayan, uykusu geldiğinde uyumak isteyen, yorulan zavallı hayvandan, fani yaratıktan başka bir şey kalmaz."(syf 27)
İkinci öykü ise Prater'de İlkbahar: bu öyküde hayatının son 5 senesinde zengin olan bir kadının öyküsünü okuyoruz yaklaşık 15-20 sayfa kadar. At yarışına gitmek için terziden beklediği kıyafet bir türlü gelmeyince, umudunu kesip tek başına prater'e gitmeye karar veriyor. En gösterişsiz ve eski elbisesi seçip giyiyor ve taşralı kız rolüne bürünüyor bir anda.
Alıntı: "Zaman geçtikçe yeryüzünün en mutsuz kadını olduğuna inandırdı kendisini. Fakat böyle üzgün olmaktan neredeyse zevk alıyordu, kendi kendine eziyet etmekte bir çekicilik buluyordu adeta." (Syf 46)