Modernleşmenin Zihniyet Dünyası

Bir Tanpınar Fetişizmi

Besim Dellaloğlu
Orijiner düşünce olmadan, orijinal düşünce olmaz. Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz. Benjaminin çok sevdiği bir söz vardır: “Köken hedeftir.” Kökenleri hedeflemeyen, orijinalliği de ıskalar. Kaynaklarını eleştirel bir biçimde bile olsa ciddiye alamayanı, Batı’da kimse ciddiye almaz. Belki de “yerel olunmadan evrensel de olunamaz” gibi bir mahrumiyet kadar değildir.
insanlar yeterince güçlü bir değerler sistemi üretemediklerinde bayağılaşırlar. Kalıplaşmış değerlere sığınırlar. Görgüsüzleşirler. Bütün modernleşmeler trajiktir. Sürekli kendisi olmak ile başkası olmak arasında radikal seçimler yapma durumunda kalmak. Bizim modern olmamız için başka tür bir takvim ve başka bir tür şapkaya ihtiyacımız olmuştur. Batılı böyle bir trajediyi yaşamamıştır. Bu ülkenin modernleşmesi bir tür kendimiz olmaktan utanmanın hikâyesidir. Bu gerçekten trajik bir meseledir. Bu nedenle bizim memleketin modernleşmesinin biliminden çok sanatı yapılır.
Reklam
“Geçmişi inkâr etmek ve şimdiki zamandan başka bir zamana sahip olmamak halis bir yalandır. Bugün, ancak dün ve yarın arasında mana kazanır. Dünden uzaklaşan ve yarına yaklaşan bir geçiştir... Zamanın üç unsurundan birini inkâr etmekle, hepsini toptan reddetmek arasında fark yoktur... Sahici modern adam, üç zaman içinde de yaşamasını bilendir”
Sayfa 108Kitabı okudu
Bugün ise bambaşka bir dünyada yaşıyoruz artık. Üniversite, akademi, sosyoloji vb. hepsi birer meslek, kariyer. Departmanlaşma, aşırı uzmanlaşma elbette bunun sonuçları. Bugün bizler belli alanlarda gerçekten uzman ama memleket üzerine, dünya üzerine söyleyecek pek fazla sözü olmayan yüzlerce, binlerce akademisyeniz. Memleketin tarihini, edebiyatını yeterince önemsemeyen. Sosyoloji giderek bir tür teknisyenliğe dönüşüyor sanırım
Tarih her zaman bir şimdide yazılır. Tarih yazımı, şimdinin geçmiş şimdilere bakan gözüdür. Şimdinin geçmiş şimdileri yorumlama tarzıdır. Tarih nerede yazılır? Padişahın otağında, kralın sofrasında yazılır. Dolayısıyla tarih hep güçlülerin, kazananların tarihidir. Ezilenlerin tarihi henüz yazılmamıştır. Açların, aslanların tarihini kim yazacak? Onlar ancak tarihe konu olurlar. Hegel, “Afrika’nın tarihi yoktur” der. Ne kadar acımasız bir cümledir bu. Afrika ancak sömürgeleşme döneminde tarihe dahilolmuştur. Afrika ancak tarihin konusu olmuştur. Afrika ancak tarihin nesnesi olabilir, tarihin öznesi olamaz. Başkalarının tarihinin mezesi olur
Sayfa 103Kitabı okudu
Ansiklopedisiz bir Aydınlanma Çağı, resimsiz bir Rönesans, sosyolojisiz bir Sanayi Toplumu, romansız bir Birey, antropolojisiz bir Sömürgecilik, medyasız bir İletişim Toplumu düşünebilir miyiz?
Reklam
“Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. .. Bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur.” (Ahmet Hamdi Tanpınar; Saatleri Ayarlama Enstitüsü)
Sayfa 108Kitabı okudu
Tarih yazımı dediğimiz şey şimdilerin kaydedilmesidir, geçmişe dönüşmüş, geçmiş olmuş şimdilerin yeni bir şimdide kaydedilmesidir.
Sayfa 103Kitabı okudu
Düşünen Adam'ın Türkiye’de bilinen en popüler kopyası bir akıl hastanesinin bahçesinde bulunmaktadır.
Mekân ile imkân aslında aynı kökten gelir: kevn. Yani olma, var olma. Her mekân bir imkândır. Ve bunun böyle olması aslında başka türlü de olabilece­ğine işaret eder. Başka türlü de olabilirlik, olanın niye öyle olduğuna bir anlam kazandırır. Her mekânın bir anlamı vardır o zaman.
Reklam
Türkiye bir sosyoloji ülkesi olmaktan çok siyaset bilimi ülkesidir. Modernleşme ülkelerinde, toplumsal olanın siyasal olana etkisi daha sınırlıdır. Sosyal olan siyasal olanı kuşatmaz. Meseleler sosyolojik olmaktan çok politiktir. Bu da sosyolojinin alanını daraltan, siyaset biliminin alanını genişleten bir olgudur.
Bir anlamda Batı kendini inşa ederken Doğu'nun kendiliğini yok etmiştir. Bu kolonyalizmden, emperyalizmden çok daha vahim olandır.
Sayfa 134Kitabı okudu
Gelenek mi, Çağdaşlık mı?
Türkiye modernleşmesi yıkamadığı geçmişi, müze yaparak bugünden koparır. İşte Tanpınar'ın derdi de budur. Bu sürekliliği kopartan bir şeydir.
Sayfa 149Kitabı okudu
Tanpınar...
"Kendinden evvel mevcut olan his ve hayal tarzlarını aynen kullanan sanat eseri ölü bir eserdir."
Doğunun bir keşif mi yoksa icat mı olduğu tartışmak bir durum. Doğu aslında hep var. Yani Amerika gibi hep varsa, ona gittiğin zaman onu keşfetmiş oluyorsun, ama yaratmıyorsun. Ama Said’in perspektifinden bakıldığında Batı Doğuyu icat etmiştir. Bu Doğunun ontolojik olarak hiçvar olmadığı anlamına gelmez. Ama Doğunun bugün kullandığımız anlamı, sözünü ettiğimiz belli bir değer kümesi içinde oluşmuştur. Ve giderek de bir bilgi, bir araştırma nesnesi haline gelmiştir. Bir anlamda Batı kendini inşa ederken Doğunun kendiliğini yok etmiştir.
Sayfa 138Kitabı okudu
Resim