Leylâ Erbil ve Marksizm
Bence, Leylâ Erbil'in düşünsel dünyasının belirleyici unsuru Marksizm'di. O, hayatı, dünyayı, insanı, tarihi ve toplumu öncelikle Marksizm'e özgü kavramların ışığında yorumluyordu. Sınıf çelişkisi, emek, sömürü, artı-değer, sosyal adalet gibi kavramlar Leylâ Erbil için büyük önem taşıyordu. Savaşsız, sömürüsüz, adil bir dünyanın özlemi ve bunu gerçekleştirecek bir devrimin hayaliyle yaşadı son ânına kadar. Her alanda devrimciydi aslında. Onun devrimciliği, dayatılan her şeyi sorgulayan, hiçbir şeye kolayca kanmayan, itaatsiz ve boyun eğmez yapısından; azimli kararlı, mücadeleci, tartışmacı ve güçlü bir insan oluşundan da kaynaklanıyordu. Leylâ ERBİL, Marksizm'i de kendi içinde eleştiriyor; bireyin ihmal edilmemesi ve birey-toplum diyalektiğindeki dengelere dikkat edilmesi gereğini belirtiyor; Ortodoks Marksizm anlayışını eleştirerek insanın iç derinliklerine dikkat çekmeyi başarıyordu. Bu bakımdan, Leylâ Erbil için bence en temel kavram özgürlük'tü; içinde özgürlüğün olmadığı hiçbir düşünsel/toplumsal sistemi onaylamıyor; tüm boyutlarıyla faşizmden, iktidar odaklarından, otoriteden, güçten, baskıdan, zorbalıktan nefret ediyor ve bunlarla her alanda mücadele ediyordu. Onu toplumun derinliği kadar, bireyin iç dünyasının derinliğine yönelten, Freud'un görüşleriydi.