Bir Zamanlar Bir Kadın Sevmiştim

Fahrettin Bilge Keyvanoğlu
Bir şehirde on yıl yaşamak,o şehirde büyümek demektir. En derin sırlarını saklayan şehir, sana yeni sırlarını birer birer öğrenip yine onunla paylaşırken. Zamab, şehri de seni de değiştirir, birbirinizden uzaklaştığınızı sanırken daha çok yakınlaşırsınız. O şehirde büyümek, o şehrin seninle büyümesi demektir.
Sayfa 169Kitabı okudu
Konuşmak, insanları tanımanın bir biçimidir çünkü kelimeler insanların gönlündeki malzemelerin somutlaşmış halleridir.
Sayfa 140Kitabı okudu
Reklam
Çünkü kesmek insanın fıtratında var.Daha doğar doğmaz göbek bağını keserler. İlk nefesini daha yeni alıp verirken kordonunu kestiklerinde hayatının ilk ait olmama hissini yaşarsın. Sonra sen doğduğun için kurban keserler. Biraz büyümeye gör seni herkesleştirip senden ümitlerini keserler. Bir amacın peşinden koşmaya başla, önünü keserler. Yepyeni bir yolculuğa başla,yolunu keserler. Neden böyle yaptıklarını sormaya başla, sesini keserler. İnsanoğlu böyledir. Herkesten başka olmanı isterler fakat seni herkes gibi yapmaya, yaşamaya mecbur ederler. Eğer en çok sen herkes gibi yaşarsan en çok seni severler ve bu sana farklı olanı en çok eleştirme hakkını verir ama öldükten sonra ismini bile anmazlar. Eğer öldükten sonra yaşamak istiyorsan herkes gibi yaşama inandığın gibi yaşa. İnandığın şeylerin yanlış olduğunu bütün dünya haykırır yüzüne belki... En küçük bir şüphe duyarsan kendinden, herkes gibi olmaya ilk adımını attın demektir. İşte o an ayağını yerden kesip uçmaya başlamanın zamanıdır. Uçmanın bir yolu da hayal etmekten geçer...
Sayfa 133Kitabı okudu
Hiçbir zaman tam veya tamamlanmış hissetmeyiz. Sadece yanında huzur bulduğumuz insanlar buluruz bazen. O da şanslıysak. Fakat bu huzur da mutluluk da en kötü ihtimalle son nefesimizi verirken yerini yine yalnızlığa bırakır.
Sayfa 109Kitabı okudu
İnsan, alışılmışın ter yönüne kafasını kaldırıp baktığında hayatı fark ettiği kadar kendisini de fark edebiliyor.
Sayfa 103Kitabı okudu
Benim zamanımda ne vermeye ne de yırtmaya cesaret edemediğim mektuplarım varken, şimdiki gençlerin kısacık bir mesajı düşünmeden atıp hemen bir ilişkiye başlamaları bana çok ciddiyetsiz geliyor. Aşk,hayatın mazeretiyken başlangıç kısmının bu kadar düşünülmeden, bu kadar hissiyatsız, bu kadar hazırlıksız geçmesi mümkün gelmiyor bana bir türlü.
Reklam
Pişman olmayacak bir insanoğlu var mıydı bu dünyada, fanusundan çıkıp yaşayamadığı her saniye için ? Bizim şimdi halinden hiç şikayet etmeden birilerinin öngördüğü veya çizdiği şekilde yaşayıp hiç sesini çıkarmadan ölen bu balıklardan bir farkımız yok mu sahiden ?
İnsan,insan olarak kaldığı sürece ne yaptığının, ne işe yaradığının bir önemi yoktu ona göre. İnsanı insanlıktan çıkaran tek şey başka bir insanla karşılaşmasıydı.
İnsanlar süslemeyi sevmektedir. Hatta o kadar çok sevmektedirler ki en kötü, en lanetli şeyleri bile süslemekten zevk alırlar. Birbirlerini öldürdükleri, kadınları erkeksiz, çocukları babasız bıraktıkları,yaralandıkları, delirdikleri savaşları kahramanlık öyküleriyle süslerler. Krallıklarına herhangi bir ad vererek halkı hesap vermeden, kitabına uydurarak ezebildikleri siyasetle süslerler. Cinayetlerine aşk, namus gibi süslerle mazaret bulurlar. Tefecilikle, dolandırıcılıkla kazandıkları paraları üstlerine aldıkları pahalı kıyafetlerle,diktikleri devasa köşelerle süslerler. İçlerinde en ufak bir sevgi kırıntısı bulunmayan evlerini yeşil bahçelerle süslerler. En kırıcı, en yaralayıcı sözlerini yalanlarla süslerler. Ölülerini de hayattayken akıllarına bile gelmeyecek nutuklarla süsleyip kendi vicdanlarını rahatlatarak gömerler.
Reklam
Onunla yaşadığımız en küçük anlar bile en alakasız zamanlarda beynimin tam ortasına yerleşiveriyor. Hiç gelmeyeceğini bildiğim sokaklarda yağmurun altında ıslanıyorum. Ve en ilginci de ne biliyor musunuz?
Bak ne diyorum Sen de hayallerde değil Hayallerin gerçek olduğu yerde yaşa Çünkü ben seni orada bekliyorum.
Ölüm bize saçlarımız ağardıktan sonra uğrayacak bir mefhum olmalıydı. Kavganın ortasında ölüm, kavgadan vazgeçmek demekti.
Mutluluğumuzu da sevgimizi de kaybettik işte. Gerçeğin ne kadar olağanüstü olduğunu unutunca sıradanlığın esiri oluyor insan.