Bir bebek yürümeye başlamadan önce yaklaşık iki bin kez düşermiş. Hiç aklımıza vazgeçmek gelmemiştir değil mi? Her seferinde gülerek, heyecanla bir daha, bir daha denemişizdir. Ve sonunda yürümeyi başardık değil mi? Oysa şimdi birkaç denemede bıraktığımız, vazgeçtiğimiz kim bilir ne kadar çok şey var… :) Hatta belki denemeden bile vazgeçtiğiniz şeyler olmuştur. Bir gün ondan vazgeçersiniz, bir gün şundan, bir gün gelir bir de bakmışsınız ki kendinizden vazgeçivermişsiniz.
Hiçbir anlatım “iyi ki kendimden vazgeçmişim” diye bitmez. Çünkü genelde kişi hem karşı tarafı hem de kendini tam anlamıyla memnun edememiştir.
Bir insan nasıl olur da kendinden vazgeçerken dimdik ayakta durup başkasına yardım edebilir ve nasıl olur da kendinden daha fazla başkasına yardımcı olabilir?
Diğer bir vazgeçme durumu da istediğimiz işlere başlayıp birkaç denemeden sonra vazgeçmemizidir. İşte o zaman bebeklik halinize geri dönün derim. Bazen kırk kere aynı kapıyı çalmak, bazen de kırk farklı kapı çalmak gerekebilir. Bunu da sezgilerinizle anlayabilirsiniz. Zihninizin karmaşık konuşmalarını susturup içinizi dinlediğinizde içinizdeki bilgelik size cevabı verecektir. Aynı kapıya devam mı, yoksa farklı kapıya mı gitmeli?
Hiç kimse başarıyı bir kerede elde etmemiştir. Zaten başarı dediğimiz şey, bir kerede kolaylıkla olsaydı o başarı değil normal, sıradan bir aktivite olurdu. Gerçekten elde etmek istediğiniz, değiştirmek istediğiniz bir şeyler varsa
devam, devam, devam...