Seçme Yazılar

Bireysellik ve Kültür

Georg Simmel

Bireysellik ve Kültür Posts

You can find Bireysellik ve Kültür books, Bireysellik ve Kültür quotes and quotes, Bireysellik ve Kültür authors, Bireysellik ve Kültür reviews and reviews on 1000Kitap.
Grupların klanlar, aileler, mesleki ve irsi zümreler, kastlar vs. şeklin­de katı gruplara ayrıldığı dönemlerde, bir erkek ya da kadının evlenebi­leceği kişilerin bulunduğu çevre göreli olarak, yani ileri ya da liberal şartlara göre dar bir çevredir. Ama bu ilişkileri şöyle bir taradığımızda ve günümüzle belli analojiler kurarak baktığımızda gördüğümüz kadarıyla, el altındaki bireyler arasından bir eş seçmek hiç zor bir şey değildi. Kişi­lerin ve evlilik ilişkilerinin daha az farklılaşmış olmasının muadili, er­kek bireyin uygun çevre içinden neredeyse istediği her bireyi alabilecek olması, seçimini de dışsal cazibe üzerinden yapabilmesiydi. çünkü her iki taraf için de dikkate alınması gereken son derece spesifik iç itkiler ve­ya olmayacak çekinceler söz konusu değildi. Olgunlaşan kültür artık bu eski durumu iki şekilde değiştirmiştir. Statü gruplarının karışması, dinî engellerin kalkması, ebeveyn otorite­sindeki gerileme, hem coğrafi hem de toplumsal anlamda hareket ser­bestliği gibi etkenler evlenilebilecek olası kişiler çevresini muazzam bo­yutlarda genişletmiştir. Ama bütün bunlara rağmen, bireysel seçim artık çok daha ciddi bir şeydir, bütünüyle kişinin eğilimine bırakılan bir olgu ve haktır. Bütün insanlık arasından yalnızca iki kişinin birbirleri için "yaratılmış” oldukları kanaati, 18.yy burjuvazisinin bile haberdar olmadığı bir gelişme aşamasına ulaşmıştır artık.
Bireysellik hissi deyim yerindeyse bireyin sınırları­nın dışına taşmış ve kişinin, normalde kendi bireysel veçhesinin antite­zini oluşturan toplumsal veçhesini kendi bünyesine katmıştır.
Reklam
Etrafımız eşmerkezli özel çıkar halkalarıyla çevrilidir. Bu halkalar etra­fımızı ne kadar yakından kuşatıyorlarsa, o kadar küçük olmalıdırlar. Ama bir insan asla sadece kolektif bir varlık değildir, tıpkı asla sadece bi­reysel bir varlık olmadığı gibi. Bu nedenle burada tabii ki sadece az ya da çok terimleri üzerinden, insan varoluşunun, birinin fazlalığından uzakla­şıp öbürünün fazlalığına yaklaştığı gelişim sürecini gözlemleyebildiği­miz tek tek belli veçheleri ve belirleyenleri üzerinden konuşuyoruz.
Bismarck bir keresinde 200.000 kişilik bir Fransız şehrinde 10.000 kişilik bir Alman şehrinden çok daha fazla dar kafalı kasabalaşralılığı olduğunu söylemiş ve bunu Almanya'nın çok sayıda küçük eyaletten oluşmuş olmasıyla açıklamıştı. Göründüğü kadarıyla, çok büyük devlet yerel cemaatin zihinsel olarak belli bir kendine yeterliliğe ve yalıtılmışlığa sahip olmasına izin vermektedir: nispeten küçük bir cemaat bile kendini bir bütün olarak görüyorsa, kasaba taşralılığının alameti farika­sı olan o takıntıyı, yani küçük meselelere çok önem verme tavrını sergi­leyecektir. Daha küçük bir devlette, cemaat kendisini daha çok bir bütü­nün parçası olarak görebilmektedir; kendi üzerine o kadar kapanmış de­ğildir. Cemaat o kadar çok bireyselliği haiz olmadığı için, bireylerin içe­riden zorla aynılaştırılması tutumundan (farklara yönelik psikolojik du­yarlılığımız yüzünden, en küçük ve en önemsiz olay ve çıkarları bile da­ha çok fark edilir hale getiren bir tutumdur bu) vazgeçebilmektedir. Dar bir çevrede kişi bireyselliğini, kural olarak, sadece iki şekilde koruyabilir. Ya çevrenin liderliğini yapar (güçlü kişiler bu nedenle ba­zen "köyün bir numarası" olmayı severler) ya da onun içinde sadece dış­sal olarak varolur, bütün önemli meselelerde ondan bağımsız kalır. Bu ikinci alternatif ancak büyük bir karakter sağlamlığına sahip olmakla ya da eksantriklikle mümkündür ki bu özelliklere de en sık küçük şehirler­de ve kasabalarda rastlanır
Bir Fransız Almanya'daki kulüp düşkünlüğü konusunda şöyle de­ mişti: "Almanları bir yanda sadece devlete bel bağlamamaya, diğer yan­dan da sadece kendilerine bel bağlamamaya alıştıran şey budur. Onların kendilerini kendi özel çıkarlarına hapsetmelerini ve genel çıkarı ilgilen­diren bütün meselelerde de devletten medet ummalarını önler." Yani, burada tersten şu söyleniyor: En bireysel olana yönelik bir eğilim ve en genel olana yönelik bir eğilim vardır, ama birbirinden keskin çizgilerle ayrılmış özel yapılar içerisinde bunların ikisi de tatmin edilemez; kulüp ikici dürtü parçacığını belli bir füzyona tabi tutarak tatmin eden ara bir yapı oluşturur.
Bir kişinin vü­cut kokusunu koklamak bütün algıların en mahremidir: Bu koku gaz ha­linde duyusal iç varlığımızın derinliklerine nüfuz eder, deyim yerindey­se. Bununda genelde koku izlenimlerine karşı hassasiyetin artmasıyla birlikte, modern bireyin sosyolojik ihtiyatlılığının duyusal temellerin­den birini yaratan bir seçme ve mesafe koyma işlemine yol açması ge­rektiği açıktır. Nietzsche gibi fanatiklik derecesinde dışlayıcı bir birey­selliğe sahip birinin, nefret ettiği insan tipleri konusunda sık sık "iyi kokmuyorlar” demesi bunun tipik bir örneğidir.
Reklam
150 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.