Seçme Yazılar

Bireysellik ve Kültür

Georg Simmel

Bireysellik ve Kültür Gönderileri

Bireysellik ve Kültür kitaplarını, Bireysellik ve Kültür sözleri ve alıntılarını, Bireysellik ve Kültür yazarlarını, Bireysellik ve Kültür yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
MEKÂNDAKİ VERİLİ HER NOKTADAN belli bir uzaklıkta olma durumu olarak düşünülen gezginlik, belli bir noktaya bağlılığın kavramsal zıttı ise. o zaman "yabancı" denen sosyolojik biçim bu iki özelliğin bir sentezidir adeta. (Bu da. mekân ilişkilerinin insanlar arasındaki ilişkilerin belirleyici koşulları olmakla kalmayıp, bu ilişkilerin simgesi de olduklarının bir başka göstergesidir.) Nitekim yabancı, terimin bildik anlamıyla burada sayılmaz, bugün gelip yarın giden gezgin gibi değil, bugün gelip yarın kalan adam gibidir — yani artık daha öteye gitmeyecek olsa da gelip gitme özgürlüğünü tam edinememiş potansiyel gezgin gibidir deyim yerindeyse. Belli bir mekân dairesi içinde — ya da sınırları mekânsal sınırlara benzeyen bir grup içinde— sabitlenmiştir, ama onun içindeki konumu temelde, en başta ona ait olmamasının ve ona baştan beri onun bir parçası olmayan, olamayacak nitelikler taşımasının etkisi altındadır
Kültürlülük kişiüstü alandan gelen unsurlar ruhun içinde, adeta önceden belirlenmiş bir uyum yoluyla, onun en derin dürtüsü ve kendi öznel kusursuzluğunun iç önbelirtisi olarak zaten mevcut bir şeyi geliştiriyormuş gibi göründükleri takdirde ortaya çıkar.
Reklam
Gelecekle ilişkimiz geçmişle ilişkimize koşuttur. İnsan "amaç koyan varlık" olarak tanımlandığında gelecek son derece yetersiz bir biçimde nitelenmiş olur. Bir şekilde uzaklarda olan "amaç", şimdiyle bağlantısı olmayan sabit bir nokta gibi görünür, oysa tayin edici olan halihazırda­ ki istek, his ve düşüncelerin doğrudan doğruya geleceğe nakledilmesi­dir. Şimdi, şimdiyi aşması sayesinde var olur. Şimdi ve burada irademi­zi sergilediğimiz her seferinde, şimdi ile gelecek arasındaki eşiğin ger­çek olmadığını, böyle bir eşik olduğunu varsaydığımız anda da onun hem Ötesinde hem de berisinde durduğumuzu gösteririz. "Amaç" kavra­mı hayatın sürekli hareketinin tek bir nokta etrafında katılaşmasını sağ­lar (bu sayede rasyonel ve uygulamaya dönük taleplerin çoğunu karşı­lamayı başarır). "Şimdi" ile "daha sonra" arasındaki kesintisiz zamansal hayat şeridini yutar ve böylece bir yanında sağlam bir şimdiki zaman noktası, öbür yanında katı bir biçimde yerleştirilmiş bir "amaç" olan bir mesafe yaratır.
Mantık açısından bakıldığında, bu da bir çelişki yaratır. Kendini aşan kişi şüphesiz kazanan taraftır, ama aynı zamanda kaybeden taraftır da. Ben. kazanırken kendine yenik düşer; yenilgi yaşarken kazanır. Ama bu çelişki ancak bu birliğin iki veçhesi katılaştırılıp birbirini dışla­ yan karşıt anlayışlara dönüştürüldüğü takdirde ortaya çıkar. Her alt du­rumu daha yüksek bir durum sayesinde, onu da daha da yüksek bir du­rum sayesinde aşan şey, tam da ahlaki hayatın bütünüyle birleşik süre­cidir. İnsanın kendini aşması ânın ona koyduğu sınırların ötesine uzan­ması demektir. Elde aşılacak bir şey olmalıdır, ama bu şey de sadece aşılmak amacıyla oradadır. Dolayısıyla insan, etik bir fail olarak da hiç­ bir sınırı olmayan sınırlı varlıktır.
Goethe (Haklı seven seviyordur sevilene ne)
Ben seni seviyorsam, Bundan sana ne
Platon'un aşk teorisinin te­melinde yatan bütün büyük motifler buraya çıkar: Bu teoriye özel rengi­ni veren bütün özellikler buradan kaynaklanır. Bu özelliklerin listesinin en başında bizim için çok şaşırtıcı bir şey vardır: Karşılıklılık bu aşkın tayin edici, içsel olarak temel önemde bir unsuru değildir. Buna yol açan şey de Yunanlıların saf bir ilişki kavramına sahip olmamalarıdır. Aşkın, öznede var olan ilişkinin bir veçhesi olduğu fikri yoktur onlarda. Karşılıklı bir ilişki olarak dostluk (philia) başlığı altında kategorileşlirilir sevgi. Platon ayrıca şuna dikkat çeker: Sevilen kişide adeta bulaşma ya da şükran hissi yoluyla belli bir karşı sevgi doğar, ama seven kişinin kendisinin erotikası bakımından arızi ve önemsiz bir şeydir bu. Bu erotikanın gücü ve tarzı aldığı cevaptan bağımsızdır ve kendi kendine ye­terliğindeki yalnızlık ancak evrensel İdealar âlemine bağlandığında de­ğişir. Ama bu sevginin yöneltildiği İdea bu sevgiye karşılık vermez; ni­tekim sevginin ilk aşamasının gerçekleştiği dünyevi temsilcisi de sevgi­ye karşılık vermez. Sevgiye ve karşı sevgiye dayalı bu benzersiz değer ilişkisi Platon tarafından hesaba katılmaz.
Reklam
150 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.