Luigi Pirandello' nun hayatında eşinin ve babasının yeri çok önemli. Babasının maden ocağı var ve Luigi 27 yaşında babasının yanında çalışırken Antonietta ile severek evleniyor. Maden ocağı sel baskınında büyük hasara uğrayınca Antonietta tedavi edilemez akıl hastalığına yakalanıyor ve yarı felce uğruyor. Çünkü Antonietta'nın da yüklü miktarda parası o madene yatırılmıştır. 1. Dünya Savaşı'nda oğullarından birisi esir alınıyor ve Antonietta artık akıl hastanesine yatacak duruma düşüyor.
Luigi Pirandello' nun hayat hikayesinden biraz bahsettim çünkü Biri, Hiçbiri, Binlercesi eserinde onun gerçek hayatından çok keskin izler olduğunu gördüm. Kahramanımız Moscarda eşinin bir sözüyle kendini, babasını, eşini ve hayatı sorgulamaya başlayıp; bir kendini tanıyan biri, bir onu hiç tanımayan yani hiçbiri ve onu kendine göre yorumlayan, tanıyan binlercesi olduğunun farkına varır. Bu farkındalıkla artık delirir. Deliliğini öyle güzel anlatmış ki bu anlatımını, eşi Antonietta'nın yaşadıklarından gözlemlendiğini anlayabiliyorsunuz.
Gerçek hayatında babasının, eşinin hayatı mahvolurken kitapta kendi hayatını mahvetmiştir.
Bu arada kitabın sonunda gelişen olaylar zincirinin beni şaşırttığını ve heyecanlandırdığını da söylemem gerekir.
Luigi Pirandello' nun yazım şeklini ve espirili dilini Gogol' a benzettim.
Zeplin Kitap baskısını almamanızı öneririm, çok çok çok fazla sayıda yazım hatası içeriyordu.
Tavsiye ederim, okuyunuz, hediye ediniz :)
