Bu kitapta, Mülkiye Mektebi mezunu bir gencin Birinci Dünya Savaşı yıllarında yaşadıkları anlatılıyor. Büyük bir bölümü cephede günü gününe tutulmuş notlardan oluşmaktadır.
Eserde Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Ordusu'nun Doğu Cephesi'ndeki küçük bir birliğinden söz edilmektedir. Yazarın ifadesine göre; "Bana öyle geliyor ki, bu küçük birliğin çektiklerini, birlikle bizim çektiklerimizi, bu hayatı yaşayanlar kadar kimse takdir edemez ve anlatamaz. Bu zor şartlar altında nasıl hayatta kalabildik, ona şaşıyorum. Savaş ve esirlik beni o kadar dayanıklı hale getirmişti ki ilk günlerde geçirdiğim ateşli hummanın dışında hiçbir hastalık görmedim. Erzurum dağlarında kışın çadır bile bulamayarak karların üzerinde yattık. Sefalet, açlık çektik. Nezle bile olduğumu hatırlamıyorum." demektedir. Yazar hatıralarının son bölümünde ise ülkenin içinde bulunduğu zor şartlardan kurtulabilmesi için yapılması gerekenleri ifade etmektedir. Yazara göre, esaslı değişmez bir programla, önce köylüyü öküz ve eşekle arkadaşlık etmekten kurtarıp, her köylü ailesine bir çift at temin edilirse, ağır hareket eden öküzden, seri ve çalak olan ata ayağını uydurmak zorunda kalacak olan köylünün hareketinde ve ruhsal durumunda büyük değişim olacaktır. Pulluk ve atla yapacağı ziraat sayesinde, köylünün üretimi bollaşmış olacaktır.