Kapılar ardına kadar açıldı ve muzaffer ordu, başlarında şanlı padişahları Sultan Birinci Murad olduğu halde Edirne'ye girdi (1361).
Fethedilen şehrin en büyük kilisesini camiye çevirmek kutsi bir anane haline gelmişti. Edirne'de de o yapıldı. En büyük kilise camiye çevrildi ve ezanı Muhammedi okundu, sala verildi. Bu zaferle Bizans biraz daha çürüyor, biraz daha büzülüyor, kabuğuna biraz daha çekilip büsbütün içine kapanıyordu. İmparator ister istemez, sıranın nereye geldiğini düşünüyor, düşündükçe de ürperiyordu. Çünkü İslam ordusunda "Feth-i Mübin" aşkını tutuşturan kıvılcımı o da biliyordu.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Osmanlılar, başından beri halis niyetleri, İslâmiyet'e bağlılıkları, samimi imanlarıyla rahmete lâyık olduklarını ispat etmişler ve en az dört yüz sene İslâm'ın bayraktarlığını yapma şerefini kazanmışlardır.
"Vaktiyle, Osmanoğulları karşısında aciz kalan Bizans imparatoru (eski) Mihail Paleologos da (1261-1282) Papa'nın önüne diz çöküp yardım verirse Katolik olacağını söylemişti. Ondan sonra bu hadise birkaç kere vuku bulduğuna göre imparatorlar,Osmanlılardan çok korkuyor,İstanbul'un bir gün elinden çıkacağına inanıyor,bu kabus yüzünden, dini inançlarını siyasi menfaatleri için kullanmakta beis görmüyorlardı.
Nitekim Sultan İkinci Mehmet'in ,Peygamber(a.s.m.) müjdesine mazhar ordusu İstanbul üstüne yürürken ,İmparator, Ortodoks Kilisesi'yle Katolik Kilisesi'ni birleştirmeye çalışıyordu.Bazı devlet adamlarıyla halkın tamamı ise bu birleşmeye karşı şiddetli tepki gösteriyor,imparatorluğun en yüksek rütbeli kardinali'İstanbul da Latin serpuşu görmektense Osmanlı sarığı görmeyi tercih ettiğini ' haykırıyordu.
Bu da gösteriyor ki Bizans imparatorları bazılarının iddia ettiği gibi oturup fethi beklememişler ;aksine mezhep değiştirmek dahil (ki o günün şartlarında ve Hristiyanlıkta mezhep değiştirmek din değiştirmekten beter sayılıyordu)her türlü tedbire tevessül etmişler,lakin alın yazısını değiştirememişler,hadisi şerifin hükmünü önleyememişlerdir"