Birine Bir Şey Yapmaktan Korkuyorum Sözleri ve Alıntıları
Birine Bir Şey Yapmaktan Korkuyorum sözleri ve alıntılarını, Birine Bir Şey Yapmaktan Korkuyorum kitap alıntılarını, Birine Bir Şey Yapmaktan Korkuyorum en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sohbetini özlersiniz bazı delilerin. Kahkahayla ve sevgiyle ışıldayan gözlerini, sakınmasız küfürlerini, dolu dolu öfkelerini, yalınlıklarını, statü/mevki iplemeden dosdoğru gidişlerini ve en çok da gözlerinin üzerindeki belli belirsiz buğuya mıhlanmış hüzünlerini. Tımarhaneler insan müzeleridir. Yüzler, yüzler, yüzler. Ve deliler. Deliler hiçbir zaman akılsız değildir. Ve deliler her zaman deli de değildirler. Ve hele bazı deliler icap ettiğinde yani akıllarının başlarında olduğu dönemlerde deliliklerini taklit de edebilirler. Deliliklerini kullanabilirler diyorum. Ne sandınız? Delileri yabana atıyorsunuz. E atın! Onlar orada dururlar mı bakalım?
12 Eylül bir devrin bittiği yerdir. Bir ülkenin ABD'nin gösterdiği yolda itaatle yürüyen mali oligarşinin ve onun emir, komutasındaki askeri bürokrasinin 'kendi gençliğine karşı" yürüttüğü çok boyutlu bir soykırımdır.
Yalçın kız kaçırmış. Kızın rızası yok. Yalçın yakalanmış. Dayak yemiş bir araba. Bipolar olduğu anlaşılmış. Tımarhanenin adli psikiyatri servisine gönderilmiş.
Bipolar olduğu nasıl mı anlaşılmış? Güzel soru. Faydalı soru. Sizi tebrik ediyorum. Yalçın köylü çocuğu. Bu durum da ailesi de köylü oluyor. Yalçın'ın ailesi çocukları polisten dayak yemekteyken araya girip: "Oğlumuz bipolar. Bakın, hareketlerinize dikkat edin. Yoksa fena olur" diyebilecek bir aile değil. Bu ülke bu sözcükleri polis karşısında cümle içinde kullanabilecek şehirli bir aileyi de pek yaşatmadı şu ana kadar üzerinde. Yalçın'ı döven polislerden biri, "Dünyanın dayağını attık. Hâlâ gülüyor. Deli lan bu heralde!" demiş olmalı dayakdaşına. Yalçın'ın tımarhane yolculuğu bu cümleden sonra başlamış tahminim.
"Niye kestin bu kadar kendini?"
"Cilet atınca, içimden sıkıntı kanla beraber çıkıyo gibi geliyo bana, millete bakıyorum gözleri açılmış böyle ben cilet atarken, bana sorsan acayibim, süperim. Bi de eroin alınca. İkisi.
Toplumumuzun halini sık sık şizofreniye benzetirler. Keşke benzese! Tam duyulmamış olabilir. Tekrar söylüyorum, keşke benzese. Benzetenlerin derdi aynı toplum içinde birbirine karşıt durumların bir arada oluşunu vurgulamaktır. Bu da aslında şizofrenide değil çoğul kişilik bozukluğunda görülür. Çoğul kişilik bozukluğu olan biriyle hiç karşılaştınız mı? Elinizde patlamış mısırla horror filmi seyrederkenkileri kastetmiyorum. Karşılaşmış olamazsınız. Söyleyeyim, tırsarsınız. Toplumumuzun hali bari çoğul kişilik bozukluğuna benzese. Zira orada da kişiliklerin belli bir tutarlılığı, elle tutulurluğu mevcuttur. Müstesna toplumumuz hiçbir şeye benzemiyor.
Şizofreni nedir? Ortaokul, lise yıllarında bir bulut kümesinin içine düştüğünüzü düşünün. Ve bir daha da hiç çıkamadığınızı. O bulutun kesifliği azaldığı zamanlarda bile herkesle aranıza keskin bir sınır çektiğini, dışarıda akan hayata ancak o bulutun izin verdiği ölçüde iştirak edebildiğinizi düşünün. Issız adada yaşasanız sorun yok. Ölüsüne bir gün, delisine her gün ağlayanların ülkesinde yaşıyorsunuz fakat.
"Kendimi bir okyanusun ortasında rotasını kaybetmiş bir gemi gibi hissediyorum" derdi, "Acımak küçümsemektir. Ben kendi kendime acırım. Başkası bana acımasın" da derdi.
Şiir yazardı:
Dünya ailem, evren yurdum.
İçtim diyalektiği yudum yudum.
Ararken Tanrı'yı kitaplardan.
Kendimi tımarhanede buldum.