Temel sebep bu defa, Hora Sismik Araştırma Gemisinin Çanakkale Boğazı'ndan geçerek, Ege'de sismik araştırmalar yapmaya başlamasıydı. Yunan Hükümeti, "Yapmaya kalkışmayın. Yaparsanız, gemiyi vururuz, " diyordu...
Karakollardan çıkarılan, gece ve gündüz devriyeleri, sedde üzerindeki yolu kullanıyorlardı. Bu güzergahta yapılan devriye Rusların gözetlemesi altındaydı.
"Oğlum sen böyle bağırınca Ruslar da seni duyuyorlar değil mi?"
"Duysunlar, ne yapabilirler ki?"
"Senin için hudut nedir peki?"
"Hudut namustur komutanım!"
1976 yılının Ocak ayının İlk haftası, karın nazlı nazlı yağdığı bir günde, bölükten ayrıldım...
Sanki bir şey demem gerekir gibi, içimde bir his vardı; çok geçmeden buldum!
"Elveda Hudut..."
Bizim bölgede, seddenin hemen hemen dibinde sayılabilecek dört köy vardı. Bunlar, Mürşitali, Alican, Koçkırkan ve Kerimbeyli'ydi. Koçkırkan'da Türkler, diğerlerinde ise Kürt vatandaşlar yaşıyordu. Geçimleri, tarım ve hayvancılıktı.