'Belirli bir süre yuvada yaşadıktan sonra, ana babamız bir gün şöyle dediler: 'Haydi, artık uçmayı öğrenmenizin ve kendi yiyeceğinizi bulmanızın zamanı geldi!' Babamız çok sert bir adamdı, az konuşurdu. O günü çok iyi anımsıyorum. Bir kedi, babamın kuyruğundan iki tüy koparmıştı ve bu yüzden babam eve çok keyifsiz geldi. Yüzünden düşen bin parçaydı. Yuvaya konup şöyle düşünceli düşünceli durdu bir süre. Birkaç kez 'hım, hım' dedi ve sonra bizi yuvadan aşağıya atmaya başladı. O güne kadar hiçbirimiz uçmamıştık. Çok koktuğumu, dehşete kapılarak kanat çırpıp gördüğüm ilk dala tutunduğumu anımsıyorum. Rahatlayıncaya dek uzun süre dalda, yürek çarpıntısı içinde bekledim. Babamsa, korkumuza aldırmadan, kardeşim serçeleri birer birer kapıp yuvadan atıyordu...'