Bizim Köy
1940' lı yıllarda Türk köylüsünün hali yine köyde büyümüş köy enstitüsü mezunu bir öğretmenin gözünden anlatılıyor.
Yazar romansı bir anlatımla son derece gerçekçi bir anlatım yakalamış. Oralara gelip gözlem yapıp romanı veya yazısı için gözlem yapan yazarların aksine orada büyüyen ve yaşayan birinin bu kitabı yazması bu sahiciliğin başlıca sebebi.
En yakın suyun köye 20 km uzakta olması, tek yiyecekleri ekmek olan sert yufkanın daha kış bitmeden tükenmesi, bebeklerin çoğunun bakımsızlıktan daha yaşını bile doldurmadan vefat etmesi, yakacak tezek bulamayan kadınların ineklerin arkasında eteklerine tezek doldurmak için birbiriyle kavga etmeleri...
Okurken içinizin acımayacağı bir sayfa bile yok.
Şimdi köyde böyle üzüntülerden habersiz, rahat rahat oturan kardeşlerimi düşünüyorum da, acaba şu okumak dedikleri şey dertsiz başa dert midir diyorum kendi kendime.
Tevekkeli, Tarancı ne demiş; "Bilmek yanmakmış büsbütün!"