Böceklerin Yaşamı

Viktor Pelevin
"Doğrusunu söylemek gerekirse", dedi Mitya. "Şu an ışığa uçuyormuşum gibi hissetmiyorum kendimi..."
"Son zamanlarda fark ettim ki," dedi Mitya, "Kimi alıntılar, sık kullanılmaktan merdiven tırabzanı gibi parlıyor.."
Reklam
Şimdi dinlen ruhum, belki biraz canını yakan o tükürükler senin canına can katar..
"Düşün, eğer etrafının aydınlık olduğunu düşünüyorsan hangi ışığa uçabilirsin?" "Yani hepsi karanlığa mı uçuyorlar?"
Kimselere söylemem, Bir tek sana fısıldarım...
Ağlayarak, karanlıkta yiten ateşin kendin olduğunu düşünüyorsun..
Reklam
Gözlerinin önünde şimdi her şey bulanık. Bir anlığına yanıp sönüyor bir şenlik ateşi. Düşüyor ve duruyor o an yüreği...
Gecede kaybolan ateş değil, gecenin kendisi ateşten kopup geliyor..
Bir şeyi daha anladım ki biz her zaman bu karanlığın içinde yaşıyoruz, bazen onun içinde biraz olsun ışık beliriyor ama bana sorarsan, işte böyle anlarda gece pervanesi oluyorsun. Etrafa nasıl bir karanlığın hakim olduğunu anladığında..
Sayfa 51
Biliyor musun, böcekler hakkında bir roman yazsaydım, yaşamlarını şöyle anlatırdım: Deniz kıyısında bir kasaba, karanlık ve bu karanlığın içinde yanan birkaç ampul, altlarında ise iğrenç danslar. Hepsi de bu ışığa uçuyor, çünkü başka bir şey yok.
Reklam
Böcekleri gündüzcü ve gececi olarak ayırmamızın sebebi şu ki, bazılarımız ışığa bazılarımız ise karanlığa uçuyor. Düşün eğer etrafının aydınlık olduğunu düşünüyorsan hangi ışığa uçabilirsin?
Bir şeyi daha anladım ki biz her zaman bu karanlığın içinde yaşıyoruz, bazen onun içinde biraz olsun ışık beliriyor ama bana sorarsan, işte böyle anlarda gece pervanesi oluyorsun, etrafa nasıl bir karanlığın hakim olduğunu anladığında.
Sanki hayatta varlığının değeri ancak yitip gittiğinde anlaşılabilen, paha biçilmez bir şeyler var. Derken, o kavranamaz şeyin varlığı olmasa, ulaşmaya çalıştığımız hiçbir şeyin anlamının olmayacağını anlıyoruz mutlak biçimde. Onsuz her şey gereksiz. Ne ki, onun ne olduğunu söylemek bile olası değil.
Resim