Kucaklanmak öyle güzeldi ki. İlişkileri basit, sözsüz, rahatlatıcı hareketlerden ibaret olsa ne güzel olurdu. İnsanlar neden konuşmayı öğrenmişlerdi ki?
İnsanın kalbine hayatta olan çocuklarının minik hayaletlerinin yerleşmesinin ne kötü olduğunu düşündü; çocuklar büyümelerinin sürekli bir matem hissi yaşattığını asla bilemezlerdi.
İnsan doğasının son derece değişken olduğunu ve her sıradan yüzün ardında kendisininki gibi ilginç ve eşsiz bir iç dünyanın yattığını asla anlayamıyor gibiydi.
Başka insanların varlığını kabul etmelisin diye haykırmak istiyordu. Gerçekliği değiştirebileceğini sanıyorsun, gerçeklik sen ne dersen odur sanıyorsun. Bizim de senin kadar gerçek olduğumuzu kabul etmelisin; kendinin Tanrı olmadığını kabul etmelisin.
Bana inanmalarını istemiyorum, ben kendime inanmayacak kadar kötüyüm sanırım... Günün birinde kutsallaştırılmaktan ölesiye korkuyorum... Aziz olmak istemiyorum, budala olurum daha iyi... belki sahiden de budalayım...
Okuyan ve yorum yapan birçok insanın aksine, ben J. K. Rowling'in yetişkinler üzerine yazdığı ilk kitap olan Boş Koltuk'u beğendim aslında. En başta karakter isimlerini ve olayların işleyişini takip etmek, hızlı geçişler ve ani değişimler sebebiyle zor olsa da; karakterler oturmaya başladıktan sonra oldukça keyifliyid bence. Birkaç yerde "Artık bitmiyor mu kitap?" diye düşündüğüm zamanlar oldu ama genel itibariyle sonunu merak ettiğim ve duygusal bulduğum bir kitap oldu.
Boş KoltukJ. K. Rowling (Robert Galbraith) · Doğan Kitap · 20131,804 okunma
Zor olan şey, görkemli olan şey insanın kendisi olmasıydı, zalim ya da tehlikeli biri olsa bile; özellikle de zalim ve tehlikeli biriyse. İnsanın hayvan olduğunu gizlememesi cesaret isterdi. Öte yandan, olduğundan fazla hayvani de görünmemeliydi...