“Kadın olsun, erkek olsun yüreğindeki bu dipsiz tutkuyla doğuyordu insan. Sonra günlük yaşantı, çocukların önüne sürülen şekerler gibi aldatmaca değerler, bu tutkuyu öldürüyordu. Dünya, aşk tutkusunu öldürmek için örgütlenmişti sanki. Bu örgütün tuzaklarına kapılmadan, o doğal dürtüyü yaşamaya kalkışmak, bedelini ödemeye razı olmak, cesaret işiydi.“