Kulaklarımızı tıkadığımız, bastırmaya çalıştığımız iç seslerin yazıya dökülmüş halidir bu kitap.
Burnunun dikine giden zamana ve teknolojiye kafa tutan, dünyadan elini eteğini çekmiş, çiçeklerle konuşan beli bükülmüş bir derviş Yorgancı Hafız Efendi, dünyaya dalıp manevi hayatının içini boşaltan manifaturacı Rafet Efendi, eşiyle boşanmış sarhoş felsefe hocası Şinasi.Başkahramanlarımıza gelirsek ailesini geçindirmek için değişik işlerde çalışan bir yandan okumaya çalışan, dünya ile ahiret , okumakla okumamak arasında arafta kalan, felsefe dersinden sürekli çakan, babadan yetim Süleyman; şatafata meyleden, konağın gözüne girebilmek için arı gibi çalışan, fayton yolu gözleyen Zinnure ile hayatını birleştirir. Evlenince araftaki Süleyman dünyadan yana tercihini kullanır. Bundan sonrası kitabın özüdür, derin bir felsefedir, bu böyledir.
Dünya, öteden cıvıl cıvıl ışıkları ve sesleriyle kalabalıkları peşinden sürükleyen bir lunapark ki eğlenceye dalanların burdan kurtuluşu yok. Dünya böyledir.Kitabın kapağında yazdığı gibi "hiç, hiç, hiç" tir.