Kitabı değerli bir kitapsever arkadaşımın tavsiyesi ile okudum.
Yaşanmış olayları bu kadar güzel bir kurgu ile okumak gerçekten etkiledi beni.
Bunaltı, ismindeki gibi içeriği de insanı derinden etkiliyor.
Minik bir çocuğun bir mezarlıkta gözlerini hayata açıp yeniden bir mezarlıkta gözlerini kapayacağı bir yaşantının detaylarından oluşuyor kitap. .
Asya... Ne kadar güzel bir isim değil mi, keşke isimlerin güzel olduğu gibi yaşadıkları hayatları da güzel olsa, çok değil sadece huzurlu bir yaşantıya sahip olsalar... İnsan okuyunca diyor ki biz farkında değiliz kimbilir kaç tane çocuk maruz kalıyor hayatın en acımasız yönünün getirdiklerine... Asya, ah Asya... Daha doğduğun anda başladı aslında senin için ölüm, değil mi ki mezarlıkta açtın gözlerini hayata, sonra gözlerinin önünde annen gitti baban kayıplarda ve sen bir yurtta hayatının en acımasız yaşarken ölümü tadacağın bir güne maruz kalıyorsun, sonrası zaten ölüm başka söylenecek bir şey yok...
Ve katlandığın onca acı sonrası ölüme kollarını açarak yürümen, tanımadığın, zaten tanısan kendı ellerinle canını alacağın, baban olacak adamın maruz bıraktığı bir son ile karşı karşıya kalıp, mezarlıkta bir mezarın üzerinde, annenın kollarında hayata son noktayı koyarak bir nefes alıp sonsuzluğa dogru adım atmanın serüveni... .
Biraz karamsarlık söz konusu ama bir günde bitebilecek kadar merak uyandıran, akıcı bir anlatım...
Karamsarlık, acı, özlem, mutluluk, çile, sevinç... Tüm duygular iç içe...