O buram buram tutsaklık kokan
ama inek gibi geviş getirerek özgürlük numarası çeken panolardan yana.
Bu sakalet içinde
zaten sevsem n,olur, sevmesem n,olur.
Yine de iki gözüm önüme aksın,
beter olayım, evim yıkılsın ki sevmiyorum. Dökülsün dudaklarımdaki kırmızı...,,,
- daha yeni yeni karşılığını hayatın yazdığı mektuplara rastlıyorum
- sevincim bazen tepetaklak olsa da o “sadece aşk”
demek olan müziği dinliyorum
- sözcükler için, çocuklarım ve beklediğim aşklar için eteklerimi hala gururla
savuruyorsam ;
- hala kırmızı bakıyorsam
- senin gölgenle bıkmadan dans ettiğim içindir
- hala çoğu geceler trompetinin dudaklarımı boyayan
çığlığıyla uyuyorum...
- hala Atilla çıkıp gelecek sanıyorum
- hala vurulmamış gibi yapıyorum ...,
bir de
hala, habire olur olmaz oğlanlara aşık oluyorum
Kalemle kağıt arasındaki dersi çalışıyorum. Yazıyla hayat arasındaki dersi çalışıyorum. Seni hatırlamaya çalışıyorum.
İştah açıcı papağan diyetleri fışkırıyor kızgınlığımdan.
Seninle kalbim arasındaki dersi çalışıyorum. Meleklerin kararsız kaldığı kapıdan geçiyorum.
Derimi ve küskünlüğümü sıyır.,
çünkü hayat kurban arar.
Çekirgenin üçüncü sıçrayışı...
Acı büyükse bu bana yakışır.
Ama sıradansın., ama vasatsın., ama elveda.
Baksana.........., sana hiç gözyaşı hediye edildi mi?
Mektuplarını sen yazmadan önce okudum ve sana gözyaşlarımı hediye etmeye karar verdim.
Al avcuna doldur, yüzündeki kabukları soy; kırmızının sızısını gör.
Sokakta birine rastlayana kadar git.
Ve, ve, ve asla geri dönme.
Ama merak ediyorum ; sana hiç aşık olundu mu?