Hakikat kitapta değil, hayatın kendisinde idi. Kitaba inanan esir olur, zihni katılaşır, kafası kerpiçleşirdi. Halbuki ancak... her gün değişen, hiçbir mefhumun dar çerçevesine sığmayan hayat okunmaya layıktı. Hayatın her adımında binlerce garibe, binlerce sır... binlerce dalavere gizliydi. İlim, hikmet, kültür, felsefe, irfan, hep hayatın içinde idi. Mesela elli senedir gezmekle bitiremediği şu İstanbul “bir milyon küsur sayfalı” kocaman bir kitaptı.