Bütün Şiirleri kitaplarını, Bütün Şiirleri sözleri ve alıntılarını, Bütün Şiirleri yazarlarını, Bütün Şiirleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir duvara ... ya da düştüm demişti
Ama belki da başka ...
O yaralı o sargılı omzunu ...
Sert bir ... yapınca
yakından görmek ...
raftaki resimleri almak için
sargı çözüldü. kan aktı biraz.
Omzunu sardım tekrar
yavaş yavaş; yakmıyordum hiç canını
ve hoşuma gidiyordu kana bakmak.
Aşkımın bir parçasıydı o kan.
Bir kanlı bez buldum o gidince
oturduğu sandalyenin yanında
çöplere atılacak bir paçavra:
böyle tuttum uzun bir süre
aşkın kanı dudaklarımın üzerinde.
*... işareti okunamayan kelimeleri gösteriyor.
GİZLİ
Yaptıklarıma, söylediklerime bakıp
Tanımaya kalkışmasınlar beni.
Dönüştüren engeller vardı
Hayatım ve eylemlerimi.
Engeller vardı, beni durduran,
Ne zaman konuşmaya kalkışsam.
Ancak belli belirsiz davranışlarımda
Ve örtülü yazılarımda
Yalnızca bunlarda anlayabilirler beni.
Ama gereksiz de olabilir, beni anlamak için
Katlanılan bunca sıkıntı, bunca çaba.
Gelecekte daha kusursuz bir toplumda
Benim gibi yaratılmış başka biri
Hiç kuşkusuz ortaya çıkacaktır
Ve özgürce yaşayacaktır.
DÜŞMANLAR
Konsül'ü selamlamaya geldi üç sofist.
Yanına oturttu Konsül onları.
Terbiyeli, iyi yürekli konuştu onlarla. Dikkatli olmalarını
söyledi gülümseyerek: "Kıskançlıklara
yol açar ün. Rakipler yazarlar. Düşmanlarınız
var." Ciddiyetle yanıtladı bu sözleri aralarından biri:
"Bize hiçbir zarar veremez bugünkü düşmanlarımız.
Daha sonra gelecek bizim düşmanlarımız, yeni sofistler.
Bizler yaşlı mı yaşlı, tiridi çıkmış, yatalakken,
Hades'i boylamışken hatta kimimiz,
tuhaf (hatta gülünç) görünecek bugünkü sözlerimiz,
çünkü değiştirmiş olacak düşmanlar, üslup ve eğilim
olarak sofizmi, tıpkı benim gibi, ve tıpkı onlar gibi,
biz de kaç kez, kaç kez yeniden kurduk geçmişi.
Neyi güzel ve neyi doğru diye sunduysak biz
anlamsız ve gereksiz olduğunu ileri sürecek bunların düşmanlar;
başka biçimde (ve kolayca) söyleyerek aynı şeyleri.
Bize nasıl yeni bir biçimde söylediysek eski sözleri.
DÜŞMANLAR
Konsül'ü selamlamaya geldi üç sofist.
Yanına oturttu Konsül onları.
Terbiyeli, iyi yürekli konuştu onlarla. Dikkatli olmalarını
söyledi gülümseyerek: "Kıskançlıklara
yol açar ün. Rakipler yazarlar. Düşmanlarınız
var." Ciddiyetle yanıtladı bu sözleri aralarından biri:
"Bize hiçbir zarar veremez bugünkü düşmanlarımız.
Daha sonra gelecek bizim düşmanlarımız, yeni sofistler.
Bizler yaşlı mı yaşlı, tiridi çıkmış, yatalakken,
Hades'i boylamışken hatta kimimiz,
tuhaf (hatta gülünç) görünecek bugünkü sözlerimiz,
çünkü değiştirmiş olacak düşmanlar, üslup ve eğilim
olarak sofizmi, tıpkı benim gibi, ve tıpkı onlar gibi,
biz de kaç kez, kaç kez yeniden kurduk geçmişi.
Neyi güzel ve neyi doğru diye sunduysak biz
anlamsız ve gereksiz olduğunu ileri sürecek bunların düşmanlar;
başka biçimde (ve kolayca) söyleyerek aynı şeyleri.
Bize nasıl yeni bir biçimde söylediysek eski sözleri.
Bütün kış Atreusoğullanı'nın damına oturup
bakmıştı Gözcü. Hoş şeyler söylüyor
şimdi: Görmüş uzakta yanan ateşi;
çok seviniyor: Ve birden sona eriyor yorgunluğu.
Zordur, orada durup gece ve gündüz, soğuk ve sıcakta,
ateşi görmek için uzak Aralineon'a bakmak.
İstenen nokta göründü şimdi. Mutluluk gelir gelmesine
ama umduğumuzdan da azdır birlikte getirdiği sevinç.
Ama gene de bir şey kazandık: Bilge olmaya gerek yok. gördüğüne göre ateşi Gözcü,
Atreusoğlu olmadan da yapabilir pekâlâ Argos."
Ölümsüz değil, kalıcı değildir evler.
Bir sürü şey söyleyecek bir sürü insan:
Dinleyelin bakalım. Ama aldataniayacaklar bizi
Büyük'ü, Biricik'i, En Gerekli'yi göklere çıkartarak.
Her zaman bulunur, hemen bulunur
bir başka En Gerekli, bir başka Biricik ve bir başka Büyük.
Şimdi bir şey olacak, sonra başka bir şey;
daha sonra, (sanırım) bir iki yıl içinde
gene aynı şeyler olacak, davranışlar gene böyle.
Hayal etmeyeceğiz uzak bir "sonra"yı;
daha iyiye ulaşmak için çırpınacağız yalnızca.
Ve berbat edeceğiz her şeyi böyle uğraştıkça.
İşleri karıştıracağız, karmakarış olacak her şey,
çıkmaza saplanacağız. Artık o zaman duracağız.
Şimdi tanrıların işe karışma zamanıdır.
Tanrılar gelirler her zaman. İnecekler
mucizeleriyle birlikte; kimilerini kurtacaklar;
kimilerini yokedecekler hışımla sahneden.
Ve çekip gidecekler sağladıktan sonra
böyle düzeni. - Ve ardından bir şey yapacak biri,
öteki başka bir şey. Başkaları yapacak sonra
kendi şunlarını, kendi bunlarını. Ve başlayacağız yeniden.
Mutlu muyum, mutsuz muyum hesaplayamıyorum bunu.
Yalnız, her zaman aklımda hep aynı şey var-
içinde bunca sayı olan bu büyük toplamada
(nefret ediyorum onların toplamalarından) yer almıyorum
ben bir yığın sayının arasında. Sayılmıyorum ben
toplamanın içinde. İşte bunun sevinci yeter bana.
SALOME
Altın tepside getirdi
Vaftizci Yahya'nın başını Salome,
aşktan habersiz
genç Yunan sofiste.
"Senin başını istemiştim
Salome"der genç adam.
Söyler bunu şaka niyetine.
Ve koşarak gelen bir köle ertesi gün
Sarışın başını getirir
sevgilisinin, altın bir tepside.
Ama unutmuştur dünkü istediğini artık
çalışmalarına dalmış olan sofist.
Görür ve tiksinir, damlayan kanları.
"Götürün hemen şu kanlı şeyi"
diye buyurur ve devam eder okumaya
Planton'un diyaloglarını.
Gecenin ortasında, tutarsız
ve bozgundan ruhum. Onun dışında,
dışında geçiyor yaşamım.
Ve bekler hiç gelmeyecek tanı.
Ve ben, onun içinde ve onunla birlikte,
yıpranırım ve canım sıkılır.
BAŞARISIZLIĞA UĞRAYAN
Aşağılara yuvarlanır başarısızlığa uğrayan,
nasıl da zor öğrenecektir yoksulluğun
yeni dilini, yeni davranışlarını.
Nasıl gidecek o yabancı, düşük evlere!-
nasıl bir yürekle geçecek sokaklardan
ve nerede bulacak zile dokunacak gücü
kapıya varınca.
Bir dilim ekmek için, sığınacak bir ev için
nasıl hoşnut edecek, nasıl karşılayacak
kendisine istenmeyen bir yükmüş gibi
bakan o soğuk bakışları!
Nasıl dinleyecek o her sözcüğü
kulak tırmalayan lafları- ama gene de
vurdumduymaz gibi davranmalı insan,
bir şey anlamaz bir budala gibi yapmalı.
DEĞİŞTİRMEDEN ONLARI ZAMAN
Çok üzülmüşlerdi ayrıldıkları zaman.
İsteyerek değildi; koşullar yüzündendi bu ayrılık.
Geçim derdiyle uzaklara gitti
biri- Newyork'a ya da Kanada'ya
Eskisi gibi değildi aşkları hiç kuşkusuz;
yavaş yavaş azalmıştı sevdanın cazibesi,
azalmıştı çok azalmıştı sevgileri.
Ama ayrılmak mı? Hiç mi hiç düşünmemişlerdi bunu.
Koşullar yüzündendi. - Bir sanatçı gibi mi
davranmıştı o anda onları ayıran Talih yoksa
duyguları sönmeden önce, zaman onları değiştirmeden;
biri öteki için hep aynı kalacak her zaman:
Yirmi dört yaşımda bir ay parçası, bir civan.