.
Bilemezsin ben nice sevmişim seni, nice
Çünkü düşler içinde bende uyuyorsun sen
Gözlerim yaşla dolu, taşıyorum seni ben
Çelik bir ses koşturup işliyor yüreğime.
Yıldızları ürküten, teni ürperten yasa
Nasıl delip geçiyor şu ölü varlığımı
Isırırken ruhunun ağır kanatlarını
Arzu karmakarışık sözleriyle, tavrıyla.
Altlarında hareli, yeşil yeleli atlar,
Seni diri ve beni ölü görsünler diye
Bak nasıl bahçemize sıçrayıp atladılar
Uyumana bak benim güzelim, oy hayatım
Çevrede kıskanç gözler pusuya yatmış iken
Duy, nasıl kemanlarda kırılmaktadır kanım.
.
.
Herkes bilir ki
Giden şeyler geri dönmez.
Ve yakınmak boşunadır
Rüzgârların duru halkı içinde
Yelin tatlı efendisi kavak ağacı
Doğru değil mi?
Boşunadır yakınmak!
Dal kıpırdamıyor,
İnan!
Dön yüreğim dön,
Dön yüreğim dön.
.
.
Şarkı romantik düşlerden
Yapılmış bir ışıktır,
Güçlüdür, sağlıklıdır, gürbüzdür
Kutsaldır, barışçıdır.
Sistir ve ölümsüz sabahın
Gülüdür,
Kefenlenmiş yıldızlardan akan
Ay balıdır.
.
Bu karanlık gecede
Dudaklarımda adın
Duyuyorum hâlâ çınlıyor bu ad
Görülmemiş uzaklarda
Yıldızlardan daha da uzaklarda
Tatlı yağmurdan daha gözü sulu.
Sevebilecek miyim seni yine?
Bir zaman sevdiğim gibi?
Söylenen "seviyorum", "seviyorsun" sözleri
Günlerle, çığlıklarla, tuzla ve eski ayla
Sürüp gitsin bu örgü, ki çözülmesin asla.
Çünkü sessizliğime katılan inatların,
Ürperen ette morluk, iz bile bırakmadan
Bir ölümün içinde kaybolup gidecekler.