Henüz 38 yaşındayken İspanya İç Savaşı sırasında faşist gruplar tarafından kurşuna dizilerek hayatını kaybeden, Çingene ruhlu genç ozan Lorca'nın yazdığı bütün şiirleri içeren bu kitabı yer yer durgun bir hüzünle, yer yer coşkun bir ümitvarlıkla okunacak dopdolu dizelerden oluşuyor.
Kimi zaman okuduklarımızı anlamak zorlaşıyor, ki bunda en büyük etkenin çeviri ne kadar güzel olursa olsun; başka bir dilde yazılmış şiirlerin, farklı bir lisanda tam duyguyu okura yansıtamaması olduğunu düşünüyorum. Söz gelimi bir şarkıdaki melodik ritim veya bir ağıttaki içli söylem, kulaktan kulağa oyunlarındaki söz değişimleri misali çok farklı anlamalara çıkabiliyor. Anlam bozulmadan yapılan çeviride ise sözcüklerin birbirine olan uyumunu ve ahengini yakalamak neredeyse imkânsızlaşıyor. Bir de şiirin barındırdığı mecaz ve kelime oyunları da işin içine girince, okuduklarımız alelade bir nesirden farklı olmuyor ne yazık ki.
Kitabın sonuna kadar pes etmeden okursanız, dimağınızda çok özel bir tat bırakacaktır. Bilhassa son bölümde yer alan ve şairin 1935-36 yıllarında yazdığı şiirler ciddi anlamda bir dizeler şöleni niteliğinde.
Eminim ki Lorca, can alıcı insan kasapları tarafından katledilmeseydi, şiirleri daha geniş kitlelerce ve büyük bir coşkuyla okunacaktı.