Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.7
Büyülü Dağ Reviews
You can find Büyülü Dağ reviews, Büyülü Dağ book reviews, Büyülü Dağ ratings on 1000Kitap.
Hamburg’lu genç gemi mühendisi Hans Castorp, üç haftalığına kuzenini ziyarete gittiği bir İsviçre sanatoryumunda, kendisinin de tedaviye ihtiyacı olduğunu öğrenerek yedi yıl kalır. Bu süre içinde doktorlar ve hastalar dünyasını, Batı felsefesinin iki kutbunu, platonik bir aşk serüveninin sarhoşluğu içinde yaşayarak tanır. Sanatoryumda kaldığı süre içinde hastalık ve ölüm gibi deneyimlerin ötesinde hayatın mucizesini kavrayan Castorp’un yalın ruhu bir değişim geçirir.
Thomas Mann, roman sanatının bütün incelikleriyle yarattığı, ironik bir üslupla sunduğu bu yapıtında, zaman, karşıt kültürler, aşk, hastalık, ölüm gibi evrensel temaları işliyor. Birinci Dünya Savaşı öncesinde çağın dünya sorunlarını, bir uygarlığın çöküşünü inceleyen, burjuva geleneğini ve ahlakını yer yer sertçe, ironik bir dille eleştiren Büyülü Dağ, çağa tutulan bir ayna.
Büyülü Dağ, hastalığın bir nevi felsefesi. Çok etkilendim. Eylemsel degil ama düşünsel tarzda yazılmış, hastalığın zirvesinde yaşayan bir avuç karakterimiz ve bu hayat onlar için azap mı yoksa bir çıkış yolumu? Varolmanın ölümle olan ince çizgisi…
Hans Castorp, gençliğinin en verimli yıllarında hasta ve bu hastalığın bitmesi için uzun yıllar beklesede ruhundaki çelişkilere de bir cevap bulmak için sorgulama ve değerlendirme telaşesinde. Şezlongda geçirilen akşam kürleri, platonik aşkı ve soruları ile bende ziyadesiyle etki yarattı. Muhteşem bi yapıt ve asla unutmayacağım karakterler…
Mahalle Kahvehanesi
“Büyülü Dağ, 19. Yüzyılda hızla yayılmış ve çaresi bulunamayan ama araştırılmaya devam eden verem hastalığından mustarip insanların sağlıklarına tekrar kavuşabilmesi için gönderilen, İsviçre’de bir dağda konuşlanmış bir sanatoryumda geçmektedir.”
Burada hastalar, doktor kontrolünde uygun beslenme, temiz hava ve yürüyüşlerle disiplinli bir yaşamı sürdürmektedir.
Roman, bu sanatoryuma, yolu ziyaret amaçlı düşen ancak daha sonra kendisinin de tedaviye ihtiyacının olduğu anlaşılan Hans Castrop’un etrafında döner.
Tek Bir Konuyu İrdelemeyen Felsefe Kitabına Başladınız
Karantina günleri için bir alıntı;
“Can sıkıntısı denen şey, aslında zamanın tekdüzeliğinin neden olduğu sağlıksız bir kısalmadır ve kesintisiz bir değişmezlik, geniş zaman alanlarını, kalbi korkudan öldürecek denli daraltır ve her gün öbürünün aynı ise, tüm günler bir güne indirgenir ve kusursuz bir tek türlülük en uzun ömrün bile, göz açıp kapayana dek geçmiş bir kısalıkta algılanmasına neden olur.”
Zamanın sorgulanmasını bu kadarla sanmayın, tane tane anlattırmış Thomas Mann kahramanlarına beden ve zihin, yaşam ve ölüm, sağlık ve hastalık gibi karşıtlıkları...
İyi okumalar
DipNot: Çevirmenler baş tacımız… İris Kantemir ‘i de sevgi ile analım
Teşekkürler Can Yayınları
Merhaba sevgili okur,
Thomas Mann ile tanışmam Büyülü Dağ ile oldu. Okuma gurubu ile okuyor olmasaydım bitiremeyeceğim bir kitaptı maalesef. Ancak benim zorlanmış olmam kitabı kötü yapmaz, derin metaforlar, psikolojik alt anlamlar vardı. Zaman kavramının işlenişini çok sevdim. Kayıp Zamanın İzinde okuyormuşum hissi yaşadım. Ayrıca kitap içerinde geçen çeşitli toplumsal, siyasi,savaş, din, ölüm ve aşk gibi konuları tartışmalarıyla da Niteliksiz Adam’ı çağrıştırdı. Yazarın yer yer okurla konuşmasını da sevdim.
Büyülü Dağ’da, yola çıkanın işini ancak Allah bilir, derler ya o hesap Hans’ın üç hafta için gittiği bir sanatoryumda yaşadıklarını, evdeki hesabının sanatoryumdaki zamana uymamasını, düşünce yapısını, bakış açısındaki değişimi okuyoruz. Bu değişim sorasında zaman kavramını onunla birlikte sorguluyoruz.
Günün sonunda baktığımda okurken çok zorlandığımı, kitabın aşırı durağan olduğunu ve zaman kavramının işlenişini hoş bulduğumu hatırlıyorum. Genel olarak okurların beğendiğini de eklemek istiyorum.
Puanım: 7/10 Altı buçuktan yedi.
I. Cilt
İnsanlar içlerindeki dünya kadar var olur, kimisinin dünyası olumlu ya da olumsuz anlamda tarihe geçecek kadardır, kimisi de yolun kenarındaki çakıl taşı kadardır. Ama her iki dünya da özünde yaşamıştır. Bilmem hangi memlekette herhangi isimde biri yaşamış. Tarih boyunca tahmini 100 milyar insan ve 100 milyar yaşam. Bugün bu yaşamların kaç tanesinin izi ve ismi var. Şüphesiz 100 milyarın yanında çok az.
Hikayenin kahramanı da dışardan gözle bakınca bu 100 milyardan herhangi birisi ancak Thomas Mann bizi o kahramanın iç dünyasına götürünce o insanların her birinin yaşamı anlam kazanıyor insanın gözünde. İnsan ilişkileri, duyguları, acı duyan bir bedeni, doğayı ve kendisini anlamlandırmaya çalışan bir insan. Kitap öncelikle bunu kazandırıyor yani nefes alan herkesin bir anlam dünyasının olduğunu görebilmemizi sağlıyor.
Öbür yandan yaşam ile ölüm, beden ile ruh arasındaki dışardan birbirine zıt ve düşman ikilileri ve her birinin gerektirdikleri ve hissettirdikleri hakkında bize farklı bakış açılarını aynı anda sunuyor.
Ayrıca ölüm ve hastalığın insanın ruhuna getirdiği değişime ve diğer insanların hasta ve ölüme yakın insanlara karşı tavırlarına ve düşüncelerine değiniyor.
Genel anlamda insanı okurken ve okuduktan sonra düşündüren ve kitapta geçen olaylara ve insanlara empati ile yaklaştırıp derin dünyalara götüren bir kitaptı. Ehh meraklısı varsa kitap ayrıca aşkın insanın hafızasındaki yaşamla tüm derin etkileşimlerini ortaya çıkaran ve etkisini hem iç dünyada hem bedende hem de insanlara olan bakış açısına getirdiği etkiyi de ortaya seriyor. Sabırlı ve iyi okumalar...
Bu ay ‘Büyülü Dağ’ kitabını sonunda okumaya karar verdim. Hemen elinize alır almaz bitirebileceğiniz bir kitap değilmiş asla. Bir çok konuda o kadar çok ayrıntı ve detay işlenmiş ki bir nevi büyük bir sabır istiyor bu kitabı okumak bence. Zaman, aşk, ölüm, tıp, savaş, masonluk gibi daha hatırlayamadığım bir çok konuda o kadar çok ayrıntılı diyaloglar var ki sindire sindire okumanız şart.
1929 Nobel Edebiyat Ödülü almış olan bir kitap ve ben okurken buna dikkat ederek okudum böyle bir ödüle layık görülen kitabı okurken iki katı dikkatle okumayı ve nedenini kendime sormayı çok seviyorum. Kitabı okuyunca anlıyorsunuz gerçekten de sonuna kadar bu ödülü haketmiş bir kitap.
Kitapta; birinci dünya savaşı öncesinde Davos’ta bir sanatoryumda kuzenini ziyarete giden Hans Castorp’un üç haftalığına gidip tam yedi yıl kalmasını ve bu süreçteki yaşadığı iç savaşını, aşk serüvenini okuyoruz.
Merhaba kitap dostlarım. Büyülü Dağ serisi ile geldim bu defa. Seri iki kitaptan oluşuyor. Toplam 880 sayfalık bir serüven. Okunması emek ve berrak bir zihin isteyen bir kitaptı.
Büyülü Dağ’da Hans Castorp karakteri ile hasta insanların dünyasına, doğadan soyutlanmış olarak yaşayan insanların değişen psikolojisine, günlük hayatın debdebesinden çoğu zaman fark edemediğimiz tabiattaki değişimlere, mevsim geçişlerine şahit olduk. Zaman kavramının göreceliliğine vurgu yapan bir kitaptı diyebilirim. Durgun nehirler gibi akan sakin sessiz bir serüvendi. Kimi zaman kitaptaki karakterlerin derin felsefik tartışmalara girmesi ve yazarın bu tartışmalara uzun uzun yer vermesinin kitabın akışını bozduğunu düşündüm. Bu kısımları okumak gerçekten zorlayıcıydı, hele yabancısı olduğum olguların tartışılıyor olması benim okumamı daha da zorlaştırdı.
Genel olarak çok durgun bir kitap. Herkesin severek okuyacağını düşünmüyorum. Kitapta sevdiğim bir çok nokta ve derinlik olmasına rağmen birden bire girilen derin felsefik kısımlar beni bir hayli zorladı. Selam ve dua ile.
Çevirmen İris Kantemir’e ve değerli editöre
Kitap bu kadar iyi olmasa atıcam elimden gerçekten. Çevirmen dip not diye bişey var ayrıca fransızca, italyanca cümleler de Türkçe ye çevrilebiliyor. Yanımda bilgisayarla okuyorum kitabı sürekli bölünüyor. Bu zahmeti sizin çekmeniz gerekmez miydi? Hiç olmazsa bir kısmını….
Kitap bitti acayipti, üzerinde düşünmem gerek sonunda böyle bir gerçekliğe nasıl sürüklendi? Felsefi bir analizle biteceğini düşünmüştüm daha çok.
Sürükleyici
Çok sürükleyici ve rahat okunan bir kitap. Okurken elimden düşürmeden bir çırpıda okudum. Hans Castrop arkadaşımızın senatoryumda geçen gizemli, büyüleyici, yatay günlerini, çarpıcı bir anlatımla okuyacağımız bir kitap. Özellikle 2. Cildi akıp gidiyor su gibi. Bütün okur tiplerine seslenen bir kitap. ( Vay seni Berghof içmem suyundan içmem)
çevirmene not: kitabın yüzde onluk kısmını da ben çevirdim. Teşekkürler
Nihilizme karşı koyabilir miyiz? Nihilistin karamsarlığı ve idealistin iyimserliği kayıtsız. Gerçeklik tamamen ikirciklidir. Büyülü dağ bunu örnek bir şekilde gösteriyor. Yok etme dürtüsünden daha güçlü bir güçle temasa geçiyoruz ama nihilizmin yüzü de roman edebiyatında karşımıza çıkıyor. Kendi içgüdüsel duygularımızı tanırız ve bu, (öz)eleştirel yeteneğimizden çok şey talep eder. Son olarak, yalnızca sevginin ölüm ve yıkımdan daha güçlü olduğu söylenmelidir. Castorp'un rüya özdeyişi bu şekilde hayatta kalırsa, arayışı sona ermemiştir. Mutlaka okunması gereken bir roman!