"Nerede görsem tanırım..." der insanlar bir objeye/kişiye karşı çokça bilgi sahibi olduklarında, o bilgiye hakim olduklarında. Ben de "Sevgili Arsız Ölüm" ve "Berci Kristin Çöp Masalları"ndan sonra okuduğum bu üçüncü Latife Tekin kitabı olan "Buzdan Kılıçlar"ı okuyunca artık nerede bir Latife Tekin kurgusu görsem tanırım diyebilirim herhalde. Ancak bu Latife Tekin edebiyatına hakim olduğum iddiasından değil Latife Tekin edebiyatının okuyucu üstünde kurduğu amansız hakimiyetten, kendi apayrılığından kaynaklanıyor.
Pılık pırtık adamların anlatılmamış hikayelerinin kenarında Volvo'suyla var olan, hayatı göğsünde yumuşatıp yoluna bakan Halilhan'la mazotumuz yettiğince ilerliyoruz en sapa, en mıcır yollarda. Ki bu yollar sisli, bu yollar güzergahsız, bu yollar rotasız. Başlangıçta diğer kitaplardaki gibi büyülü, masalsı bir kurguyla karşılacağımızı sanıyoruz ama Latife Tekin için oldukça gerçekçi bir hikaye olmuş Halilhan, yakınları ve Volvo'sunun başından geçenler. Enkazlarla dolu, yaklaşık 150 sayfalık bu roman. Her enkazın altında kendi sesinde çığlık atan insanlar var. Ve bu kitapta yaşanmışlıklardan ziyade yaşamın bekletildiği anlar var.
Bonus: Metis baskısındaki kapak resmini çizmesi sayesinde Deniz Bilgin isimli iyi bir ressamı da tanımış oldum.