Kitabı okurken, sık sık Spinoza’yı andıracak kadar yakın bir felsefi yorum ve metin yazımının, Voltaire’in üslubu ve ironi kurgusuna bezendiği güzel kitaplardan.
Felsefi noktada hayatın anlamsal bütünlüğünü kendinde aramak-bulmak odaklı ele alınan konunun, Tanrı olgusuna hristiyanlık dışı (genel anlamda din dışı) bir perspektifle yaklaşarak, yaratıcı gücü insanın özünde keşfetme iradesi ön planda tutuluyor. Bu anlamda Spinoza panteizmine oldukça yakın bir yorumla inanç ve tanrı olguları ele alınmış. Eğer henüz okumadıysanız, karşınızda oldukça sorgulayıcı bir kitap ve nüktedan bir üslup göreceksiniz. İnsanın Tanrıyı kendi özünde bulma arzusu, isteği, dini makamlarca kabul görmeyen, herkesin tanrıyı bulamayacağı, ona ulaşamayacağı iddiası çerçevesinde lanetlenen bir tutumdur. Bu tutum kilise tarafından sergilenirken Voltaire, kilisenin bu ‘’komisyoncu’’ tutumuna oldukça esprili bir sorgulamayla karşı çıkmaktadır.
Kitabın en güzel yanı ise ‘’Ben kimim?’’ sorundan asla ayrılmayışı diyebilirim. Savunurken de, güldürürken de, iddia ederken de sürekli ‘’ben kimim?’’ sorununun bilinçaltı ile yüzleştiriyor okuru. Kitabın adı olan Cahil Filozof tercihi de bu anlamda iki kelimelik derin ve geniş bir özet sunuyor.