"İki eşit zekayı alın, şöyle şöyle bir duruma yerleştirin," diyemeyiz.
Zekayı ancak sonuçlanndan tanırız. Ama onu yalıtamaz, ölçemeyiz. Bu kanıdan esinlenen deneyleri çoğaltmaktan başka çaremiz yoktur. Ama asla deneyiere dayanarak "Bütün zekalar eşittir," diyemeyiz.
Hocanın sırrı öğretilen konu ile öğrenecek özne arasındaki mesafeyi, aynı zamanda da öğrenme ile anlama arasındaki mesafeyi bilebilmesidir. Açıklayan kişi, mesafeyi ortaya koyan ve ortadan kaldırandır, mesafeyi kendi sözü içinde ortaya serip eritendir.
Öğrencinin her şeyi kendi başına görmesi, sürekli karşılaştırması ve hep şu üç soruya cevap vermesi gerekir: Ne görüyorsun? Ne düşünüyorsun? Ne yapıyorsun? Sorular sonsuza dek böyle uzayıp gider.
“Konuşan her insanda ideoloji, gramer, mantık ve fesahat fikirleri vardır.Eylemde bulunan her insanın özel ahlak ve toplumsal ahlak konusunda kendi ilkeleri vardır. Sadece yaşıyor olsa bile her insanın kendine ait fizik ve hesap mefhumları vardır,sırf hemcinsleriyle yaşadığı için bile küçül bir tarihsel olgular koleksiyonu ve kendine özgü bir yargılama tarzı vardır”.