Kadının sosyal, gündelik, inanç ve ibadet hayatının tüm toplumlarda zamana ve şartlara göre değiştiği gözlemlenmektedir. Kadın için farklılık arz eden bu durumlar kimi zaman onun lehine olurken, kimi zaman da aleyhine olmuştur. Zira toplumların kadına olan bakış açıları kadının o toplumdaki yeri ve konumunu belirlemiştir. Özellikle ataerkil toplum yapısında yetişen kadınların bireyselleşmelerinin genellikle çok geç gerçekleştiği görülmektedir. Böylesi bir ortamda hayatına devam eden kadının toplum içinde çok da etkin olmadığı görülmektedir. Ancak tabii ki bu durumu belirleyen en önemli unsurların başında kadınların sahip oldukları aileleri ve ekonomik güçleri gelmektedir. Neredeyse tüm toplumlarda asil, soylu, hür ve aynı zamanda zengin olan kadınların toplum nezdinde değer gördükleri, kendilerini ispatladıklarına şahit olunurken özgürlüğü kendi elinde olmayan cariyeler, daha düşük tabakadakiler ve fakir olan kadınların toplum nezdinde daha az değer gördüklerine hatta bazı durumlarda değersiz kabul edildiklerine şahit olunmaktadır. Cahiliye dönemi/Mekke kadınlarının bir kısmının bireyselleşip, toplum içinde etkin bir konuma geçiş sürecinin çok da iyi olmadığı, kadının bireyselleşmesinin İslâmi dönemde daha iyi olduğu söylenebilir. Ancak şunu söylemeliyiz ki incelemiş olduğumuz dönem, kadın açısından zannedildiği gibi çok da kötümsenecek ya da karalanacak bir dönem değildir. Çünkü bu dönemde cariyeler gibi toplumun gerisine itilen kadınların yanı sıra ekonomik, sosyal hayatta topluma yön veren, erkeklerden daha üstün kabul edilen dominant karaktere sahip olan kadınların varlığından da söz etmek mümkündür.