“Ben bir genç kız için daha büyük bahtsızlıklar da biliyorum. Sevdiği bir nişanlının ölümünü gören genç kızlar zannettiğin kadar acınacak insanlar değillerdir. Bir büyük tesellileri vardır onların… Aradan aylar, yıllar geçtikten sonra, bir gece yabancı bir memleketin karanlık ve soğuk bir odasında yalnız kaldıkları vakit o nişanlının çehresini gözönüne getirmek imkânına mâliktirler; ‘Bu zavallı gözlerin son bakışı benimdi!’ demek hakkına mâliktirler. Bu hayalin yüzünü kalblerinin dudağiyle… Halbuki ben, bu haktan mahrumum…”
“Üşümek mi? İnsanın içinde güneş yanarken üşümek mi? Bu akşam gökyüzü bana, batıdan doğuya kadar dallarını uzatmış bir ağaç gibi göründü; yavaş yavaş sallandıkça, üstümüze beyaz çiçeklerini döken kocaman bir yasemin ağacı!”