"Oraya vardığımda saçımı kestiler, üstüme bir paçavra geçirip nasıl kullanabileceğimi biliyormuşum gibi elime bir kazma tutuşturdular. Beni diğerlerine zincirlediler ve onlarla birlikte kırbaçlara katlandım. Fakat gözetmenler bana özel bir itina gösterme emri aldıklarından yaralarıma tuz-madenlerden kendi çıkardığım tuzu-bastırıp beni bazı kesiklerim asla tam olarak kapanmayacak kadar sık kırbaçladılar.
Prenslerin yakışıklı olmaması gerekir! Onlar ağlak suratlı aptal, iğrenç yaratıklardır! Bu prens ise...bu... Hem kraliyet ailesinden gelip hemde yakışıklı olması adil değil.
(Spoiler olacak)
Başrol kızın kibirli ve egolu olduğu ama yine de içinde saf bir iyiliğin bulunduğu kitap. Bundan neredeyse dört yıl önce ilk kez okumuştum. Ama seriyi tamamen bitirmemiştim. Hazır setini geçen ay almışken artık tekrardan başlamaya karar verdim.
Kitabı beğendim. İlk kitap olmasına rağmen güzeldi ve olaylar sonlara doğru bağlandı. Ben Kaltain bölümlerini gereksiz buluyordum ama yanılmışım. Onun da bir sebebi varmış.
Kitapta en sevdiğim karakter Chaol oldu. İlk okuduğumda da Chaol olmuştu. Çünkü dengeli, ne yaptığını iyi bilen, yersiz özgüvene sahip olmayan birisi. Celaena arada sırada beni gıcık etti. Çünkü bir suikastçıya göre fazla ergence tavırları vardı. Yazar bu kitabını on altı yaşında yazmış, bunun tesiri de olabilir. Dilerim bu ergence tavırlarını diğer kitaplarda bırakmıştır.
Onun dışında da Dorian ile ayrılmaları doğru bir karar oldu. İlişkileri en azından ortalarda filan bozuntuya vermedi. Başlamadan bitti ve dost kaldılar ki bence de dost olmalılar. Dorian'ı da seviyorum ama en sevdiğim karakter dediğim gibi Chaol oldu.
İlk iki kitabın giriş olduğunu bildiğim için ve satın alırken böbreğimin yarısını feda ettiğim için elbette seriye devam edeceğim. Bakalım diğer kitaplarda neler olacak... Okumak için heyecanlıyım:)
Cam ŞatoSarah J. Maas · Dex Yayınları · 20172,911 okunma
Adarlan suikastçisi Selaena tutsak edilir ve bir yıl boyunca da maden ocaklarında işkenceler eşliğinde çalışmaya zorlanır. Bu arada Veliaht Prens Dorian ona bir teklifle gelir. Selaena'ya bu teklifi kabul ederse ve önüne sunulan tehlikeli yarışmayı kazanırsa bir süre sonra özgürlüğüne kavuşacağına dair söz verilir. Ve macera başlar.
Şimdi gelelim benim kitapla ilgili düşüncelerime. Kitaba başladığımda karakterlerin yaşlarının küçüklüğünü görünce hemen
Tuğçe Akıllıoğlu ı dürttüm. E ama bunlar daha çocuk ve ben bunları gözümde canlandıramıyorum dedim. Tuğçe de e ama o zamanlarda her şey çok erken yaşta başlıyormuş dedi. Yine de bu durum beni mutlu etmedi Sonra Selaena canım cicim senin daha kararlı, istikrarlı, dikkatli ve kurnaz olmanı beklerdim. Ama sen ergenlikten çıkamamış bir çocuk gibi davrandın birçok yerde. Taaa yüzyıllar öncenin efsane ana kraliçesi gelip sana akıl veriyor ve sen ona trip atıyorsun Bir de o Cain'le son final oyununda o şarabı ne diye dikiyorsun kafana bir defada. O kadar eğitim aldın. Karşındakilerin ne olduğunu biliyorsun. Her yanın hain dolu. İnsan bir düşünür ya
Neyse şimdi bu kitapta ben yüzbaşı Chaol'u çok sevdim ama Tuğçe ilerde görürüm ben seni diyerek şüpheye düşmeme sebep oldu. Artık okudukça neler değişecek göreceğiz.
Cam ŞatoSarah J. Maas · Dex Yayınları · 20172,911 okunma
Herkesin deli gibi sevdiği bir kitap serisi olduğu için okudum. Neden bu kadar seviliyor diye. Dünyasını sevdim ama karakterler çok sıkıntılı. Dünyanın en büyük suikastcisi kız ama garip gerip tiplere giriyor. Tetikte değil ve sürekli suikastci olarak dikkat etmesi gereken her şeyden çok uzak. Karakterler arasındaki ilişki de çok hızlı ve mantıksız bir şekilde gelişiyor. Devamında neler olacak merak ediyorum ama okur muyum bilmiyorum.
Cam ŞatoSarah J. Maas · Dex Yayınları · 20172,911 okunma
Tuz madenlerinde zorunlu ceza çeken genç, tutsak bir suikastçı olduğunuzu düşünün. Her gün saatlerce çalışıyorsunuz, boğazınıza küflü ekmekten başka bir şey girmiyor. Taş zeminin üstüne kıvrılarak geçiyor geceleriniz. Üstüne bir de işkence görüyorsunuz, vücudunuzda iz bırakan kırbaçlar yiyorsunuz. Sonra bir gün biri yanınıza geliyor. Yaşadığınız
Dorian ne annesinin gelin adayları listesini yakarken, ne gece boyu kitap okurken, ne de sonunda uyuyakaldığında Celaena’nın çaldığı yürek burkan müziği zihninden atabildi.
Notalar parmaklarından akıyordu; sesler başta kararlı çıkmasa da Celaena müziğin duygusuna kapıldıkça daha kendinden emin çalmaya başladı. Çaldığı parça hüzünlü olsada içini temiz ve taze hislerle dolduruyordu. Ellerinin çalmayı unutmamış olmasına; bir yıl süren karanlığın ve köleliğin ardından zihninin bir yerlerinde müziğin canlı kalıp nefes aldığına şaşmıştı. Bir de notaların arasında bir yerde Sam’i bulmasına. Bir parçadan diğerine geçip dile getiremediklerini müzikle dillendirirken, eski yaraları deşerken ve sesler kendisini bağışlanmaya ve kurtuluşa eriştirirken zamanın nasıl geçtiğini fark etmemişti.
Kaçmak istese karanlığı, yarışmayla ilgili herkesten uzak olacağı saatleri beklerdi. Celaena, Sven’in bir mesaj vermek istediğini anlıyordu. Bunu anlıyordu çünkü kendisi de Endovier’da ki o duvara dokunacak kadar yaklaşmıştı.
Adarlan hürriyetlerini ellerinden alabilir, hayatlarını mahvedebilir, onları dövebilir, kırbaçlayabilir, saçma sapan yarışmalara itebilirdi. Fakat suçlu olsalar da olmasalar da insandılar. Ona kalan tek seçenek kralın oyununu oynamaktansa ölmekti.
Ben Adarlan Suikastçısı Celaena Sardothien’im. Bu adamlar kim olduğumu bilseler gülmeyi keserlerdi. Ben Celaena Sardothien’im. Ben kazanacağım. Korkmayacağım.