Kuşanmamız gereken namaz için ezanla fırınlanıp suyla polatlanmak gerekmektedir Erdem Bayazıt'ın diliyle:
"Yeryüzü bana mescit kılındı
Ant verdim toprak şahit tutuldu
Her sabah her öğle her akşam
İkindiyle yıkanarak yatsıyla donanarak
Seslerden bir sesle fırınlanıp
Sularla polatlanan benim."
Soralım kendimize: Kıldığımız namazlar neden bizi kötülükten ve çirkinlikten alıkoymuyor? Neden bizi merhametli kılmıyor? Neden bizim iyi bir mümin, hayırlı bir Müslüman olmamızı sağlamıyor? Neden bizi örnek bir insan yapmıyor? Neden bizi güzel ahlaka erdirmiyor?
Oysa müminin dirilişi ancak namazla olur. Mümin, günde en az beş defa Rabbinin huzuruna çıkar; O'ndan namaz vasıtasıyla yardım ister. Cennetin anahtar ve dinin direği olan namaz sayesinde arınır, tazelenir ve güçlenir. Bilir ki, en hayırlı ameli vaktinde kıldığı namazdır, ahirette ilk suali ise namazdan olacaktır. Bu yüzden o hep şöyle dua eder: “Rabbim! Beni ve neslimi namaz kılanlardan eyle. Rabbimiz! Duamı kabul buyur."(İbrahim, 14/40)
Namaz, dinin direği, kulluğun omurgasıdır. Bu direk yı-kıldığında, dinin ayakta kalması, bu omurga kırıldığında da
kulluğun hayatta kalması çok zordur.
İblis’i isyana sevkeden şey, Kur’an’da apaçık sunulur bize: Kibir. Kendince ürettiği bir akıl yürütmeyle ‘Ben
ateştenim, o topraktan; ateş topraktan üstündür.’ diyerek ‘insandan üstünlük’ iddiasına girişir ve bu yüzden âlemler Rabbinin ‘secde’ emrine itaatle değil, isyanla karşılık verir.
Bu durumda dahi, iblisin önünde bir ‘geri dönüş,’ bir