Rahat diyorlar oraları. Bir yerden bir başka yere bedava götüren vakıf kervanlarının olduğu söyleniyordu. Kasabalarda hanlar, imarethaneler, hacet taşları ve köylerde konaklar, her yolcuyu rengine ve inancına bakmadan üç gün üç gece konuk ettikten sonra ayakkabılarının yönünü dışarı doğru çeviriyorlarmış. Tekkelerde her ihtiyacı olanın alabileceği "Hacet Bohçaları" bulunurmuş ülkenin her tarafında hayvan hastaneleri bile varmış… Gidenler Osmanlı mülkünü anlata anlata bitiremiyorlardı. Acaba gitse miydi Osmanlı ülkesine ?
Meğer gerçek kötülük ne ocak arkasındaki küllerde yaşayan cinlerden, ne kapı eşiklerindeki ruhlardan ve ne de çeşme başlarındaki "yer-su"lardan geliyormuş. İnsanmış insana düşman.