Çünkü vaktimiz yoktu. Nedense hep bir yerlere yetişmek ister gibiydik. Bazı metinleri en kısa yoldan okuyup bitirmek zorundaydık. Bir romanın kısa özetini alelacele okuyup, diğerine geçiyorduk. Aslında, vakit konusunu da pek anlayamadığımı söyleyebilirim. Vaktimizin olmadığı, pek doğru değildi. Çünkü bir yandan da, boş vakitlerimizi dolduramadığımız için sıkıntıdan patlıyorduk. Dünyanın en zor sorusu şuydu: “Boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz? “ Benim cevabım netti: “Sıkılıyorum ve yapacak şey bulamıyorum.”
.
"Ailecek ne yapıyorsunuz?" sorusuna, "Genellikle akşamları televizyonun karşısında pinekliyoruz." diye cevap verebilirdim rahatlıkla.
Sanırım, televizyonun icadı insanları yapacak şeyler aramaktan kurtarmıştı.