Keşke ismi kadar derin olsaydı diye düşünüp belki derindir de ben anlamamışımdır diye başka yerlerden yorumlarını ve analizlerini de okuduğum kitap. Eserimiz Holden diye “lanet olası” sivilceli ergenin dilinden anlatılıyor desem çok argo saymamalısınız çünkü onun da iki lafından biri küfür ve argo. Fakat Holden ile ilgili en hoşuma giden şey , diğer tüm insanlardan neredeyse nefret ederken küçük çocuklara olan sevgi ve şefkat dolu yaklaşımıydı. İyi insanlar böyledir, çıkarları olmayan kişilere, çocuklara ,hayvanlara da değer verirler. İşte herneyse tam da böyle düşünürken bir de başlık analizini okusam ki ne göreyim, zaten Catcher in the Rye, yani Çavdar tarlasındaki yakalayıcı sıfatını kendine yakıştırıyor Holden. Aslında bir şarkı sözünü yanlış anlamasıyla uydurduğu bir sıfat. Kendisini geniş bir çavdar tarlasında hayal ediyor, ve orada oyun oynayan çocuklar çavdarların uzunluğundan yönlerini bulamayıp uçurumdan düşmesinler diye onları yakalayan tarladaki tek yetişkin de kendisi. Uçurumdan düşmek demek masumiyetini kaybetmek olacağı için o çocukları ergenlikten koruduğu yönünde bir analiz var. ‘Ahlak dışılığı’ ve ‘sakınmasız dili’ yüzünden yayınlandığı dönemde okullara girişi yasaklanmış bir kitap olmasına rağmen 20. Yüzyılın en iyi ilk 100 kitabı arasında gösterilmesi ve çok fazla okunmuş olması da oldukça ilginç. Vesselam ben de okurken değil ama sonrasında çok daha fazla metaforik öge içerdiğini görünce bazı taşlar yerine oturdu. Güzel okumalar dilerim