''Hayat beni nereye yönlendiriyorsa o tarafa doğru ağır aksak gidiyordum işte, anlarsın ya... Hangi yolun beni nereye çıkaracağını bilmeden, omzumu tesadüflere dayamış halde ilerliyordum.''
Güç her şey demekti. Güç olmadan para hiçbir şey ifade etmezdi. Mutluluk bile dikkat dağıtıcı bir eğlence, bir hayalet, bir rehineydi bir nevi. Hakikaten, neydi bu mutluluk denen şey? Başkalarının sizden koparıp alabileceği bir şey. Çoğunlukla başka kişilerle bağlantılı olarak kendini gösteren bir duyguydu mutluluk. Onlara sizin üzerinizde etki yaratma konusunda inisiyatif tanıdığınız, sizi mutlu eden şey her ne ise canları istediğinde onu söküp alabilme yetkisi verdiğiniz anlamına geliyordu.
Herkesi kapsayacak bir bilince ve kurtuluşa ulaşma düğümünün çözülme noktası bir kuşkucunun inanmaya başladığı an değil de doğru yolu bulmamakta ısrar eden bir kafirin son nefesini verdiği andı belkide.