İlk günden on beşinci sayımızı çıkardığımız bugünlere kadar bizleri yalnız bırakmayan, her daim destek veren, varlıklarını güçlü bir şekilde hissettiren kıymetli okuyucularımızı en kalbi hürmetlerimiz ile selamlıyoruz. Bahtiyarız, dergimiz ilk fikrin yeşerdiği zamandaki çizgisinden şaşmadan beşinci yılını bu sayı ile doldurdu. Bu süreçte ortaya koyduğumuz dosya konuları kıymetli okuyucularımız tarafından büyük bir teveccüh ile karşı- landı. Dergimizin ilk sayısından itibaren belirttiğimiz çizgiden bir adım şaşmadık, geri adım atmadık. Rehavete kapılmadık. Dergi için çalışan, emek veren herkes nefsini bir kenara bıraktı ve samimiyetle gayret gösterdi. Her daim geldiğimiz aşamayı bir adım daha ileriye nasıl götürürüz düşüncesi ile çalıştık. Böylece bugünlere geldik. Bu noktada yine tekrar edelim: İlk günkü heyecanımızdan bir nebze olsun bir şey kaybetmedik. Yola çıkarken belirlediğimiz şiardan da bir adım geri atmadık. Bu şiar şudur: Çelebi dergisi, Türk milletini millet yapan değerlerin muhafazası için çalışır!
Şiarımız gereğince önceki sayılarımızda olduğu gibi Türk milletini ilgilendiren her konuya eğilmeye devam ediyoruz. Bu minvalde, bu sayımızın dosya konusunda, tarihimiz ve kültürel mirasımız açısından çok önemli bir konumda olmasına ve günümüzde çokça ihtiyacımız olmasına rağmen hafıza kaybına uğradığımız Türk Şehirciliği üzerinde yoğunlaşmaya karar verdik. Yine her sayımızda olduğu gibi alanın önde gelen isimlerini Türk Şehirciliği başlığı altında bir araya getirmeye gayret ettik.
Eski Türklerin göçebe ya da konargöçer bir yaşam tarzına sahip olmaları nedeniyle şehir kuramadıkları yönünde yaygın bir algı bulunmaktadır. Bu sebeple, Türk şehirciliği genellikle Selçuklu ve Osmanlı şehirleriyle sınırlandırılarak ele alınmaktadır. Bu sayımızda, özellikle bu algı çerçevesinde, Türklerin tarih boyunca şehir olgusuna nasıl yaklaştıkları; arkeolojik ve yazılı kaynaklar ışığında şehirleşme tecrübeleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Osmanlı döneminde şehirlere atfedilen önemi anlamak adına, divan edebiyatında şehirleri güzellemek amacıyla kaleme alınan müstakil bir tür olan şehrengizler incelenmiştir. Bunun yanı sıra, bir şehir tarihinin muhasebesi ve nasıl inşa edilebileceği, Gaziantep örneği üzerinden detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Ayrıca, Üsküp’ten Türkiye’ye göç etmiş iki kadının anılarından hareketle, Tito yönetimi altındaki Yugoslavya’nın bir parçası olduğu dönemde Üsküp’te Türklerin şehir yaşamının nasıl şekillendiği analiz edilmiştir.
Türk Şehirciliği dosya konumuza yazılarıyla, düşünceleriyle, fotoğraflarıyla katkı sunan; Prof. Dr. Osman Karatay’a, Prof. Dr. Kürşat Yıldırım’a, Alp Paksoy’a, Denizcan Dede’ye, Sibel Kır’a, Başak Derin’e, Nevin Balta’ya, Emine Gezginci’ye ve Rümeysa Bedirhanoğlu’na en kalbi hürmetlerimizle teşekkür ederiz.
Faydalı olması umuduyla...