Bir cellat olmak mı, yoksa bir celladın oğlu olmak mı dayanılmaz olan? Gerçekten günahkâr saydıklarımız ya da onların soyundan gelenler sevmeyi, âşık olmayı ve mutluluğu hak etmiyor mu? Sandığımız kadar kötü ve gaddarlar mı?
Ahmet Mithat "Cellat" adlı romanında tüm bu soruların cevabını ve Napolyon’un Fransa’da yaptıklarını tarihî bir çerçeve içinde veriyor.
Sanki bir Fransız romanından çeviri gibi görünen "Cellat" tam tersine "telif" bir roman; "Hace-i evvel" Ahmet Mithat, bütün ustalığı ve öğreticiliğiyle Fransız topraklarında geçen, kişileri de Fransız olan bir hikâye anlatıyor.
Yazarın üslubuna sadık kalınarak, romanın dili günümüz Türkçesine yaklaştırılmıştır. Ahmet Mithat’la bir Fransa gezisine çıkmak hiç de yabana atılmayacak bir teklif...
Alexander Dumas'nın Monte Cristo Kontu adlı eserine nazire olarak yazdığı macera romanlarından biridir. Romanın konusu Fransa'da geçmektedir. Napolyon Bonapart'ın iktidar yılları, sürgüne gönderilmesi, ardından bir darbeyle tekrar Paris'e dönüş yapması anlatılmaktadır. Kitabın önsözünde olaylar ve kişilerin gerçeğe uygun olduğu belirtilmektedir. Bu açıdan bakıldığında kitaba tarihi bir roman da denilebilir. Romanın ana karakteri Fransa hükmeti için çalışan bir celladın oğlu olan Andre Gaujaphau'dur. Aslında gerçek ismi bu değildir fakat babasının yaptığı meslekten dolayı kendine bu ismi vermiştir. Genç Andre, Tonak ailesinin kızı Stephanie 'e aşıktır. Bu karşılıklı bir aşk olmasına rağmen genç adam bir celladın oğlu olmasından dolayı kendisini bu genç ve güzel kıza layık görmemektedir. Cellat olan babasını ise her zaman hor ve hakir görmektedir. Bonapart'ın yakın çevresinde bulunan Mösyö Tonak, Napolyon'un inişli çıkışlı siyasi hayatından ve ona olan yakınlıktan dolayı zarar gördüğü zamanlarda genç Andre, Tonak ailesine sahip çıkar ve onların aklanması için elinden geleni yapar. Bu esnada cellat olan babası ile de araları düzelmeye başlar. Sonra mı? Sonrası mutlu bir son; ama nasıl bir mutlu son? Tabi ki kitabı okuduğunuzda bunu öğrenebilirsiniz. Benden bu kadar. Sağlıcakla ve kitapla kalın.
"Tevekkeli her akşam yarım litre rakı içmeksiniz gözlerime uyku girmiyor. Benim rüyalarımı teşkil edecek vukuat neden ibaret olur? Bir kızın aşkıyla suzan olarak kalbimde eser-i aşk yok ki rüyamda muaşakalarla mütelezziz olayım. Tüccar değilim ki rüyamda kendimi zengin mağazalar içinde bulayım. Her kimin işi neyse rüyası o olur. Kah rüyamda o gayretli çilingirle uğraşırım kah katil İtalyan'la boğaz boğaza gelirim. Yarım litre rakı tesiriyle dahi uyuyamayarak uykudan uyandığım ve sabaha kadar uyanık bulunduğum geceler pek çoktur. "
" Cellat efendi! En ziyade merhamet sahibi olmaları lazım gelenlerde hiç merhamet bulamamışken bir cellattan merhamet istemek çocukluk olursa da benim nasıl bir katillik ile mahkum olduğunu işitmişseniz bari işkencemi uzatmamanız için edeceğim ricamı kabul eyleyecek kadar merhametli olabilir misiniz? "
"__Babamın kazandığı sermaye-i ticaretini tiyatro kızlarına yedirmek için mi kendisine bir damat getireceğim? Teehhül (evlenme) hususunda benim hiç acelem yoktur. Elbette hal ve şanını beğeneceğim ve babama damat olarak teklifte utanmayacağım bir adam bulurum. "
" __ Ben de Cenab-ı Hakk'ın adalet-i müntakimanesine vasıta-i icrayım diye m0teselli oluyordum. Heyhat! Ne kadar hata ediyormuşum. Meğer Simon Pankar gibi alçak, namussuz, gaddarların kendi kendilerine icra edemedikleri gadr-ı hun-rizaneye alet oluyormuşum! "
Bir cellat olmak mı, yoksa bir celladın oğlu olmak mı dayanılmaz olan? Gerçekten günahkâr saydıklarımız ya da onların soyundan gelenler sevmeyi, âşık olmayı ve mutluluğu hak etmiyor mu? Sandığımız kadar kötü ve gaddarlar mı?
Ahmet Mithat "Cellat" adlı romanında tüm bu soruların cevabını ve Napolyon’un Fransa’da yaptıklarını tarihî bir çerçeve içinde veriyor.
Sanki bir Fransız romanından çeviri gibi görünen "Cellat" tam tersine "telif" bir roman; "Hace-i evvel" Ahmet Mithat, bütün ustalığı ve öğreticiliğiyle Fransız topraklarında geçen, kişileri de Fransız olan bir hikâye anlatıyor.
Yazarın üslubuna sadık kalınarak, romanın dili günümüz Türkçesine yaklaştırılmıştır. Ahmet Mithat’la bir Fransa gezisine çıkmak hiç de yabana atılmayacak bir teklif...