Cennet Çayırı

John Steinbeck

Oldest Cennet Çayırı Quotes

You can find Oldest Cennet Çayırı quotes, oldest Cennet Çayırı book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Doğanın süprüntüsü, yayıntı-döküntüsü, her geçen yıl toprağa karışır gider. Gelgelelim insanın yarattığı süprüntü daha kalıcıdır.
Bir köy kızı için, çok güzel olmak da hemen hemen çirkin olmak kadar zararlıdır.
Reklam
"Beslenme ve üreme gibi yalın ihtiyaçların dışında insanoğlunun en çok istediği şey ardında kendinden bir iz bırakmaktır; gerçekten yaşamış olduğunun bir belirtisi belki de. Bu kanıtı insanoğlu ağaç gövdelerinin, taşların, başka insan yaşamlarının üstünde bırakır. Bu köklü istek herkeste vardır. Hela duvarlarına ayıp şeyler yazan oğlan çocuğundan tutun da kendi kişiliğini koca bir ırkın kafasının içine kazıyan Buda'ya kadar ... Yaşamak öylesine yalancı ki! Bana kalırsa var olduğumuza hiçbirimiz pek inanamıyoruz; bu yüzden de her gittiğimiz yerde var olduğumuzu kanıtlamaya çalışıp duruyoruz ... "
En zoru...
Oldum olası yaşamın kederlerini çok derinden duyardı.
Görünüşe bakılırsa Helen yasa, kedere doyamıyor, yaşamı da ona bunları bol bol, hiç esirgemeksizin sağlıyordu
Helen ağlamadı çünkü onun yaradılışında ağlayıp sızlamak yoktu. Yalnız gözleri daha bir kocamanlaşmış gibi oldu. Bakışları da dalgınlaşarak başka zamanlarda, başka yerlerde dolaşan bakışların boşluğuna büründü.
Reklam
Ha şunu bileydin.
Ne yapacağını bilmez, şaşkın durumdaydı. Elinde avucunda ne varsa çocuklara sunmuştu ama bunlar ölüme derman şeyler değildi ki!
Böyle çene çalmaya can kurban :)
İki adam sabahtan akşama oturup çene çalıyor, ilgi ya da meraklarını çeken konuları tartışıyorlardı: Çiçeklere nasıl renk yürür? Doğada bir simgeler düzeni var mıdır? Atlantis nerededir? İnkalar ölülerini nasıl gömerlerdi?
Garip bir şey bu, birilerini çok yakından bilmek. Uzağı gören zihinler olduğu gibi ancak yakını görebilen zihinler de oluyor. Ben kendime yakın olan şeyleri hiçbir zaman pek iyi seçememişimdir.
Ne hoş ya...
Bu üç kişinin yaptıkları şeye tam bir konuşma da denemezdi. Bırakırlardı, bir düşünce tohumu kendiliğinden filiz sürsün; sonra onun bir ağaç olmasını, ağaçtan dallar çıkmasını hayranlıkla, huşuyla seyrederlerdi. Konuşmalarının oluşturduğu garip meyvelere kendileri de şaşarlardı. Çünkü onlar başkaları gibi düşüncelerine kendi istedikleri yönü vermezler, ne fışkıran sürgünleri budarlar ne de dallara saldırırlardı.
1,000 öğeden 931 ile 940 arasındakiler gösteriliyor.