Yüzyıla yayılan, üç kuşağın öyküsürnYavuz Ekinci ikinci romanı Cennetin Kayıp Topraklarında, üç kuşağın “coğrafya kaderdir” dedirten hikâyesini anlatıyor. Yaşadıkları coğrafyanın acılarına hapsolmuşların, aile olmanın ölümcüllüğünü taşıyanların ve cennetin gelmesini yüzyıllarca bekleyenlerin hikâyesi bu.rnYerinden yurdundan edilmiş, dilinden, dininden, kimliğinden, insanı insan eden her şeyden yoksun bırakılmış Almast’lar, aynı yazgıyı “başka bir dil”de okumak zorunda bırakılmış oğullar ve torunlar Cennetin Kayıp Toprakları’na doğru bitmeyen yolculuğa çıkıyor. Yolculuğun sonunda ise doksan yıl sürmüş, kalp ile dudak arasına sıkışmış bir aşk var.rnYavuz Ekinci’nin gitgide yetkinleşen anlatımıyla etkili bir roman Cennetin Kayıp Toprakları.rnKitaptan:rnOysa adını tıpkı kocam Hasan’ın salavat getirdiği gibi içimden tekrarlayıp dururdum her gece. Öyle ki kimi geceler nefesimi bile “Aram! Aram!” diye aldığım oluyordu. Fakat bunca yıldır ne hiç kimse kanayan yaramı ne de yüreğimde durmadan büyüyen ve içimi yakıp kavuran bekleme çölümün kuraklığını görebildi. Aram, sen tiksinerek baktığım çeyizimde, başımı yaslayıp daldığım kenarı işlemeli yastığımda, pencerenin önüne kurulup baktığım ovada, her sonbaharda elbiselerimin arasına koyduğum narda, saf bir umutla açtığım kapının kolundaydın. Sen her yerdeydin ve hep yanımdaydın. O huzursuz ve bitmeyen gecelerde Hasan sırtını ceset gibi bana dönüp ağzı açık horlayarak uyurken, ben yerimden silkinip, yaz güneşinin altında şişen ve pis kokan zehirlenmiş bir ineğin leşine bakar gibi iğrenerek ve tiksinerek bakıyordum ona. Sırf bana sarılıp uyumasın diye çoğu geceler ondan kaçarak gidip yaşama umudum olan zavallı oğlum Mirza’ya sarılıyordum. Yataktan kaçıp Mirza’ya sıkı sıkı sarıldığım o gecelerde hayallerden birinin gelip beni alıp götürmesi için saatlerce tavana bakıp beklerdim. Bütün bu gecelerde oğluma o kadar çok sarıldım ki zamanla o da benim gibi içine kapanık, korkak, ürkek, üzgün, huzursuz ve suskun birine dönüştü.rnrn1979 yılında Batman’da doğdu. Dicle Üniversitesi Siirt Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü’nü bitirdi. Yazın hayatına öyküyle başladı. 2001 yılında Yaşar Nabi Nayır Dikkate Değer Öykü Ödülü’nü aldı. 2003 yılında “Kafatası” öyküsüyle Gençlik Kitabevi, “Göç” öyküsüyle İnsan Hakları Derneği ve 2005 yılında “Eşikteki Hayatlar” öyküsüyle de Gila Kohen Öykü ödüllerini aldı. “Sırtımdaki Ölüler” adlı dosyası 2005 Haldun Taner Öykü Ödülü’ne layık görüldü. Öyküleri, Adam Öykü, Varlık, Kitap-lık, İmge Öyküler, Eşik Cini, Kül Öykü ve NotosÖykü dergilerinde yayımlandı. İlk kitabı Meyaser’in Uçuşu 2004 yılında yayımlanan yazar, halen Batman’da öğretmenlik yapıyor. rn