Çeşm-i Giryan Çeşminaz Üdebai Çaresaz

Himmet Dağlı

Çeşm-i Giryan Çeşminaz Üdebai Çaresaz Gönderileri

Çeşm-i Giryan Çeşminaz Üdebai Çaresaz kitaplarını, Çeşm-i Giryan Çeşminaz Üdebai Çaresaz sözleri ve alıntılarını, Çeşm-i Giryan Çeşminaz Üdebai Çaresaz yazarlarını, Çeşm-i Giryan Çeşminaz Üdebai Çaresaz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İki mürekkep damlasından biri, diğerinin üzerine düştüğünde edip de son şiirini nihâyete erdirmiş, böylelikle gönlündekileri saman sarısı kâğıda nakşetmişti. Sonra oturduğu yerden kalkarak önündeki rahleyi odanın pencere duvarına bıraktı. Mumun aydınlattığı taş duvarlardaki titrek gölgeye aldırmaksızın kapıdan çıktı gitti. Mum, edibin ardından bir zaman daha titrek alevini karşıki duvarlarda raks ettirdiyse de çok geçmeden eriyip tükendi. Geride, dibinde erimiş halde biçimsiz, kısacık mum parçası ve etrafı firuzeyle kaplı, avuç içi kadar gümüş bir mumluk kalmıştı.
Velhasıl Şahrud’da genç âşıklar, dillendirilmez bir ağız birliğiyle kem gözlerden sakınılmış; bütün hayaller âdeta onların sevdaları üzerine kurulmuştu. Şehrin kenarındaki küçük derenin aşağısında boy atmış gürgen ağacı da, büyük aşkın timsali mücessemi ilan edilmişti gizliden gizliye. Vakit tamam olunca gençler elbirliğiyle baş göz edildiler tabii. Günlerce değilse de, en azından üç beş gün Şahrud’da davullar hiç susmadı. Şehrin genci yaşlısı, kedileri köpekleri, börtü böcekleri dahi bu büyük coşkudan nasiplerini aldılar.
Reklam
Varlık âleminde her bir şeyin hal çaresi bulunur; fakat kırılgan ruhlara dokunuşların neticesi tam bir felâkettir. En onulmaz işler bu vakitte ortaya çıkar, muhataplarını mutlaka kendi teknesinde yoğurur ve dilediğince biçim verirdi onlara. Ne bir kelâm ne de başka bir şey; fazla değil, sadece süzgün bakışlardı onlar. Bakışlar ki daha nâlân, daha zalimane!..
Savaş ve enerjinin kırmızısını, hayat ve gücün siyahını, matem ve barışın beyazını, bilgeliğin ve özgüvenin mavisini, kahramanlık ve ölümün sarısını, uyumun ve mukavemetin yeşilini barındıran envaiçeşit boyalar; kırışıklık için günlük çiçeğinin ve moringa akasyasının sütleri, yarık ve yanık tedavisi için keçiboynuzu, çınar yaprağı ve bal karışımları, ağız kokuları için meyan kökleri, ihtiyarlığı baştan def etmek amacıyla balmumu ve türlü türlü reçineler ve daha pek çokları, Edip’in babasına ait dükkânın önündeki tezgâhta alıcılarını bekliyordu.
Şehir son gecede tümden karanlığa gömüldüğünde, eşikteki sürmenin ve şalın sırrı zuhur etmeye başlamıştı nihayet. Ayın halesi şavkımaya başladıkça, peş peşe damlalar düşüyordu kağıt parçasına. Koyu siyaha çalan rengiyle mürekkep damlaları bu gece, odanın küçücük penceresinden sızan ay ışığıyla gittikçe ağarıyor; sonra vişneçürüğüne çalarak peyderpey şarabın rengine dönüyordu. Kan kokuyordu her yer, kan damlıyordu kâğıda şimdi. Harfler birbiri üstüne geliyor, deminki haleyle aynı kâğıdı kızıla boyuyordu. Kandan can bulmaya derman arıyordu dizeler. Kandan cana, candan insana dokunmaya yeltenircesine kabarıyor; rahleden taşmaya bir yol arıyorlardı sanki. Edip, titrek dudaklarıyla mührünü vurunca mahlas niyetine nazma; nazım gayz haliyle titreyivermişti birden. Sonra sükûta ermeye, erip de durulmaya başlıyordu yavaş yavaş. Ve edip dizeleri alıp hıfzedince, dizeler buharlaşıyordu peyderpey. Şiraz’da gecenin bitimide şâyia, sokaklara bir veba gibi dalga dalga yayıldığında edibin vücutsuz başından bakan bir çift göz, sürmelinin kapı eşiğinde, muhafaza ettiği sırrını maşukuna ifşa ediyordu.
Harfler birbiri üstüne geliyor, deminki haleyle aynı kâğıdı kızıla boyuyordu. Kandan can bulmaya derman arıyordu dizeler. Kandan cana, candan insana dokunmaya yeltenircesine kabarıyor; rahleden taşmaya bir yol arıyorlardı sanki. Edip, titrek dudaklarıyla mührünü vurunca mahlas niyetine nazma; nazım gayz haliyle titreyivermişti birden. Sonra sükûta ermeye, erip de durulmaya başlıyordu yavaş yavaş. Ve edip dizeleri alıp hıfzedince, dizeler buharlaşıyordu peyderpey. Şiraz’da gecenin bitimide şâyia, sokaklara bir veba gibi dalga dalga yayıldığında edibin vücutsuz başından bakan bir çift göz, sürmelinin kapı eşiğinde, muhafaza ettiği sırrını maşukuna ifşa ediyordu.
Reklam
26 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.